
Boşluk, boşluk, boşluk...
Hiçlik, hiçlik, hiçlik...
Varlık, varlık, varlık...
Boyutlar ve renk...
Lekeler ve renk...
Biçimler, biçimler, biçimler...
Neden... ? ...
Fon, ana kaynak, temel yüzey hep karanlık, siyah, koyu siyah.
Ressamın iç dünyasını mı... ? ...
Aydınlatıyor ?... Yoksa karartıyor mu ?... Bize ne demek istiyor ?... Bize bizi mi anlatıyor ?... Bize kendisini mi... ? ...
Yoksa kendisini bize mi ?...
Yoksa hepsi birden mi, birarada mı ?...
Yoksa hiçbiri mi ?...
Yoksa... Yoksa... ? ...
Boşluk üzerinde karanlık, karanlık üzerinde siyah, siyah üzerinde renk: Sarı, mavi, kırmızı, yeşil,... Dönüp dolaşıp bizi sarıp sarmalayan renkler.
Renkler renkleri doğuruyor. Renkler renkleri fışkırtıp biçimlendiriyor. Renkler renklerle arkadaş, yoldaş oluyor. Bilinemeyeni bilinir kılmak ister gibi.
Renkler, soyut biçimlere dönüşüyor, soyut biçimler de renklere...
Renk rengin kaynağı, baskın anası gibi.
Rengin biçime dönüştüğü anda soyut figüratif olmayan anlatım içe dönerekten dışa vuruyor. Dışlaşıyor, yeniden içleşerek, iç dünyaya, iç dünyamıza, ressamın iç dünyasına yönelip, yönelip hitap ediyor; Soyut imleç anlatım. İmgebilim bağlamında simgebilim çözümlemesine göre.
Elektromanyetik dalgaların uzayda bize ulaşıp enerji vermesi gibi, renkler enerjileşiyor ve bize enerji yayıyor.
Ressam, ressam, Semih Taytak, niçin bu enerji ve bu enerji yayma için uzay aracı spatula ve kumaş olarak akriliği kullanır? Kullandı mı? Evet kullandı. Boyut 90x90 ve 70x70 ile bizi, izleyeni nereye uzandırıyorsun?.. Nereye?..
Ressam: Semih Taytak.
Müzik: Elektromanyetik renk bulutu.
Mekân: Siyah.
Uzay: Siyahın siyahı.
Fırça: Spatül.
Spatül: Fırça.
Duygu: Özlem.
Özlem: Yaratı.
Yaratı: Film.
Film: Fol.
Fol: Resim dansı. Çılgın-deli dans.
Seyreden sanat: Semih Taytak.
Hiçlik, hiçlik, hiçlik...
Varlık, varlık, varlık...
Boyutlar ve renk...
Lekeler ve renk...
Biçimler, biçimler, biçimler...
Neden... ? ...
Fon, ana kaynak, temel yüzey hep karanlık, siyah, koyu siyah.
Ressamın iç dünyasını mı... ? ...
Aydınlatıyor ?... Yoksa karartıyor mu ?... Bize ne demek istiyor ?... Bize bizi mi anlatıyor ?... Bize kendisini mi... ? ...
Yoksa kendisini bize mi ?...
Yoksa hepsi birden mi, birarada mı ?...
Yoksa hiçbiri mi ?...
Yoksa... Yoksa... ? ...
Boşluk üzerinde karanlık, karanlık üzerinde siyah, siyah üzerinde renk: Sarı, mavi, kırmızı, yeşil,... Dönüp dolaşıp bizi sarıp sarmalayan renkler.
Renkler renkleri doğuruyor. Renkler renkleri fışkırtıp biçimlendiriyor. Renkler renklerle arkadaş, yoldaş oluyor. Bilinemeyeni bilinir kılmak ister gibi.
Renkler, soyut biçimlere dönüşüyor, soyut biçimler de renklere...
Renk rengin kaynağı, baskın anası gibi.
Rengin biçime dönüştüğü anda soyut figüratif olmayan anlatım içe dönerekten dışa vuruyor. Dışlaşıyor, yeniden içleşerek, iç dünyaya, iç dünyamıza, ressamın iç dünyasına yönelip, yönelip hitap ediyor; Soyut imleç anlatım. İmgebilim bağlamında simgebilim çözümlemesine göre.
Elektromanyetik dalgaların uzayda bize ulaşıp enerji vermesi gibi, renkler enerjileşiyor ve bize enerji yayıyor.
Ressam, ressam, Semih Taytak, niçin bu enerji ve bu enerji yayma için uzay aracı spatula ve kumaş olarak akriliği kullanır? Kullandı mı? Evet kullandı. Boyut 90x90 ve 70x70 ile bizi, izleyeni nereye uzandırıyorsun?.. Nereye?..
Ressam: Semih Taytak.
Müzik: Elektromanyetik renk bulutu.
Mekân: Siyah.
Uzay: Siyahın siyahı.
Fırça: Spatül.
Spatül: Fırça.
Duygu: Özlem.
Özlem: Yaratı.
Yaratı: Film.
Film: Fol.
Fol: Resim dansı. Çılgın-deli dans.
Seyreden sanat: Semih Taytak.
Zaman ve Tarih yok.
Derûn-î ibn Derûn-î
Derûn-î ibn Derûn-î
Prof.Dr.Şahin Yenişehirlioğlu