18 Mart 2009 Çarşamba

Hadi Bay Bay ( ! )

Güzel bir Eylül günü öğleden sonrası... Kadıköy-Beşiktaş vapurunda üst güvertedeyim.Sabah ve akşam işlerine gidip dönen yolcu profilinden farklı bir yolcu ağırlıkta vapurda. Telaşsız, sakin..Biraz da yazdan kalan güzel bir bahar gününün keyfini çıkartıyorlar. Maşallah herkesin elinde son model cep telefonları, gerekli gereksiz şakır şakır çalışmakta. Yoğun bir telekomünikasyon eylemi var çevremizde. Çalan her telefonun ayrı bir melodisi karnaval hissi uyandırıyor adeta..Kurtlar Vadisi’nden, Hababam Sınıfı’na, Bebek Ağlaması’ndan, Polis Sireni’ne kadar yayılan geniş bir yelpazede çalıyor telefonlar. Açmakta özellikle de ağır davranıyor karşımdaki delikanlı..Hem dinleme arzusu hem de etrafındakilere dinletme arzusu yüzündeki ifadeden okunuyor. Rahmetli Melih Kibar bile bestelerini yapar ve dinlerken o genç kadar haz duyamazdı herhalde. Üzerinde çakma Fenerbahçe forması olan delikanlının çalan telefonu’ nun müziğini tahmin etmek hiç de kolay olmasa gerek diye düşündüğüm anda ( bir Fenerbahçe marşı ) herkesi şaşırtan bir şey oluyor ve güçlü bir inek mooo’laması yayıyor etrafa telefonu. Herkeste önce şaşkınlık, sonra da bıyık altından gülümseme başlıyor. Yükses sesle konuşanlar çoğunlukta. Telefon modelleri ve konuşanların şiveleri farklı olsa da, hangi yaş düzeyi ve insan profili olursa olsun tek bir ortak buluşma noktaları var. Özellikle dikkat ediyorum, bütün telefon konuşmalarının sonu; - Hadi bay bay ! diye bitiyor. Düşünüyorum ve içimden soruyorum, hatta hecelemeye başlıyorum.Acaba kısa diye mi, yok yok sanmam, TV dizileri mi, kültür erozyonu mu ?..

Ha-di-bay-bay 4 hece.
İ-yi-gün-ler de 4 hece..
Hoş-ça-kal demek daha da kısa,3 hece. Hatta ey-val-lah bile 3 hece.
Peki neden, yaşlısı genci telefonu kapatırken hadi bay bay diye veda ediyor ?( Feyza Hepçilinger’in kulakları çınlasın )

Çayım bitmek,vapur da iskeleye yanaşmak üzere. Ben sizi daha fazla tutmak istemem.. Hepinize, ama hepinize; HADİ BAY BAY (!)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder