
Tahta masasının üzerine açtı tülbenti. Tavanla yüksek odanın kubbeli camlarından sızan ışık zar zor süzülüyordu içeri. Boyanın solmasını önlemek için şapladı sonra…
Tekrar yaydı masanın üzerine. Kolarını sıvadı . artık sıra boyamaya gelmişti. Derin bir nefes aldı, boyanmış tahta kalıpları tek tek ve özenle bastı tülbentin üzerine. Renklerle işledi yazmayı. ‘ Elvan’ oldu artık kumaş. Sarı, lacivert, kırmızı, mor ve yeşilin bütün tonlarını kullandı. Kenar çizgilerini siyaha boyadı. Çiçekler, dallar, kuşlar doldurdu yazmaların üzerini. Kaynar kazanlara attı, dumanları tüterken, tüm gücüyle karıştırdı tülbentleri. Sonra kuruttu…Pazarda binbir özenle yarattığı eserlerini, daha doğrusu şiirlerini satarken son derece hüzünlüydü.
Yazmak kolay ama ; YAZMA zor.
Tekrar yaydı masanın üzerine. Kolarını sıvadı . artık sıra boyamaya gelmişti. Derin bir nefes aldı, boyanmış tahta kalıpları tek tek ve özenle bastı tülbentin üzerine. Renklerle işledi yazmayı. ‘ Elvan’ oldu artık kumaş. Sarı, lacivert, kırmızı, mor ve yeşilin bütün tonlarını kullandı. Kenar çizgilerini siyaha boyadı. Çiçekler, dallar, kuşlar doldurdu yazmaların üzerini. Kaynar kazanlara attı, dumanları tüterken, tüm gücüyle karıştırdı tülbentleri. Sonra kuruttu…Pazarda binbir özenle yarattığı eserlerini, daha doğrusu şiirlerini satarken son derece hüzünlüydü.
Yazmak kolay ama ; YAZMA zor.
S.T./ Filmevi /1999