skip to main | skip to sidebar
semih taytak

18 Aralık 2009 Cuma

http://www.ysl-parfums.com/home-en-@/index.jspz?id=369
Gönderen semih taytak zaman: Cuma, Aralık 18, 2009
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa
Kaydol: Kayıt Yorumları (Atom)

A Z

Jean-Paul Sartre diyor ki; " O kitabı masanın üzerine bırakmakta sonuna kadar özgürsün. Ama kitabı açacak olursan, bunun sorumluluğunu da yükleniyorsun demektir." Ben açtım bile..Hayatın başladığı yere.

İzleyiciler

abone olur musun?

Kayıtlar
Atom
Kayıtlar
Yorumlar
Atom
Yorumlar

Bio / Filmografi

Bio / Filmografi
..çerçevenin içinde

orpheos

orpheos
Tanrıların iki eli varmış. Biri hep vermiş, diğeri amansız bir hırsızmış.

En güzel günlerimiz: Henüz yaşamadıklarımız.

En güzel günlerimiz: Henüz yaşamadıklarımız.
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey. Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey. Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum.

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir ( Atatürk )

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir ( Atatürk )
TÜRKLER BELGESELİ Yazan-Yorumlayan : Mehmet Atay / Müzik: Can Atilla / Yönetmen: Semih Taytak

dört koldan oynanıp biten domino taşları gibidir arasta

dört koldan oynanıp biten domino taşları gibidir arasta
Ustam: Ocağı söndür dedi. ( A. Çuhacı )

son ocak

son ocak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

3. Ankara Film Festivali Kısa Film ( 16 mm. ) Büyük Ödülü

3. Ankara Film Festivali Kısa Film ( 16 mm. ) Büyük Ödülü
Hadi kapını kilitledin.Bir sokağı, bir kenti kilitle de görelim bakalım...

2. Ulusal Kısa Film Yarışması ( 16 mm.) Büyük Ödülü

2. Ulusal Kısa Film Yarışması ( 16 mm.) Büyük Ödülü
Ama zor, ama çetin, ama umutlu ve mutlaka.
Fotoğrafım
semih taytak
istanbul, Türkiye
Profilimin tamamını görüntüle

Semih Taytak

Sivil toplumun bütün unsurlarını gerçekleşmesi zorunluluğunu ve bunun önemli bir boyutu olarak Belgesel Sinema’ nın önemini ve vazgeçilmezliğini özveriyle savunur.. Toplumsal bellek boşluklarının doldurulmasını, kültürel sürekliliğin sağlanmasını ve doğaya sahip çıkılmasını varoluşun temel gerekçelerinden sayar. ... Tüm zamanlara tanıklığın, yaşama bilgi ve yaratıcılıkla müdahale etmenin beraberinde geleceğin tasarımını oluşturacağına, bunun da Belgesel Sinema’nın kurumsallaşmasıyla ivme kazanacağına inanır. ... İnsan ve yaşama özne olarak bakar, bütün evrensel değerlerin, insanlığın ortak mirası olduğunu kabul eder ve bu mirasa sahip olmanın toplumların iç hesaplaşmalarıyla kendilerini tanımalarından geçtiğini ileri sürerek Belgesel Sinema’nın ayrıcalığını savunur. ... Her alanda önce estetik kaygısını güderek, bütün yüzleri ile gerçeği tanımlamayı ve yine de düş kurmaktan korkmamayı, düş dünyasını olabildiğince ve alabildiğince büyük tutmayı önerir. ... Toplumsal kimlik ve gelişmişlik adına kendi etiğini yaşamanın önemine inanan, kendi özgürlük alanını tanımlamış; düşünme, yaratma, ifade etme ve özünde üretme gibi kavramlara sahip çıkan, yaşamı kendi sözcükleriyle açıklamaya çalışan yürekli beyinlerin önleri açıldıkça, dünyanın daha yaşanılır olacağını bilir.<

Blog Arşivi

  • ►  2014 (1)
    • ►  Ocak 2014 (1)
  • ►  2013 (34)
    • ►  Aralık 2013 (1)
    • ►  Kasım 2013 (1)
    • ►  Eylül 2013 (1)
    • ►  Temmuz 2013 (3)
    • ►  Haziran 2013 (5)
    • ►  Mayıs 2013 (1)
    • ►  Nisan 2013 (5)
    • ►  Mart 2013 (7)
    • ►  Şubat 2013 (4)
    • ►  Ocak 2013 (6)
  • ►  2012 (233)
    • ►  Aralık 2012 (16)
    • ►  Kasım 2012 (20)
    • ►  Ekim 2012 (19)
    • ►  Eylül 2012 (16)
    • ►  Ağustos 2012 (12)
    • ►  Temmuz 2012 (19)
    • ►  Haziran 2012 (9)
    • ►  Mayıs 2012 (25)
    • ►  Nisan 2012 (31)
    • ►  Mart 2012 (37)
    • ►  Şubat 2012 (16)
    • ►  Ocak 2012 (13)
  • ►  2011 (156)
    • ►  Aralık 2011 (23)
    • ►  Kasım 2011 (14)
    • ►  Ekim 2011 (11)
    • ►  Eylül 2011 (22)
    • ►  Ağustos 2011 (30)
    • ►  Temmuz 2011 (18)
    • ►  Haziran 2011 (13)
    • ►  Mayıs 2011 (10)
    • ►  Nisan 2011 (2)
    • ►  Şubat 2011 (7)
    • ►  Ocak 2011 (6)
  • ►  2010 (131)
    • ►  Aralık 2010 (3)
    • ►  Kasım 2010 (5)
    • ►  Ekim 2010 (10)
    • ►  Eylül 2010 (5)
    • ►  Ağustos 2010 (7)
    • ►  Temmuz 2010 (21)
    • ►  Haziran 2010 (27)
    • ►  Mayıs 2010 (16)
    • ►  Nisan 2010 (18)
    • ►  Mart 2010 (8)
    • ►  Şubat 2010 (3)
    • ►  Ocak 2010 (8)
  • ▼  2009 (104)
    • ▼  Aralık 2009 (13)
      • 2000 / o'na dilekçe
      • Başlıksız
      • http://www.ysl-parfums.com/home-en-@/index.jspz?id...
      • Başlıksız
      • Başlıksız
      • Başlıksız
      • Başlıksız
      • Başlıksız / lık
      • Başlıksız
      • Başlıksız
      • Başlıksız
      • 5 Saat / siz / lik
      • Ada' da mevsimsiz / lik
    • ►  Kasım 2009 (7)
    • ►  Ekim 2009 (4)
    • ►  Eylül 2009 (6)
    • ►  Ağustos 2009 (8)
    • ►  Temmuz 2009 (12)
    • ►  Haziran 2009 (14)
    • ►  Mayıs 2009 (19)
    • ►  Nisan 2009 (5)
    • ►  Mart 2009 (16)

Uzun Dalga

Uzun Dalga
Kieslowski' sizlik...

Fon - DİP notları / Ahmet Çuhacı

Yunus gibi de olmuyor !
Budha gibi de olmuyor !
Sokrates gibi de olmuyor !
Robenson gibi de olmuyor !
...
Yaptıklarımı topluyorum hiç çıkıyor
Yapamadıklarımı topluyorum çok çıkıyor.
...
Diyelim, kaçıyorum kendimden
Gölgem bırakmıyor.
...
Ayna da, cam da kumdan yapılır
Ayna, bencildir, kendini gösterir
Cam, kendinden başka herkesi gösterir.
...
Ne çok yırttım
Ne çok yapıştırdım seni
- Acıdı mı bir yerlerin ?


















(“Üç Renk: Mavi” hakkında) “Aslında sevgi ve özgürlük birbirine aykırı anlamlar içeriyor. Eğer birisi severse, birinin özgürlüğünü kısıtlar. Bir kadını severseniz, hayatınızı yaşar ve bilmediğiniz yönlerinizi sevdiğiniz kadının gözünden öğrenirsiniz. Özgürlüğü kısıtlayan birçok örnek var: bir köpek, bir araba, bir televizyon… filozofi yapmak istemiyorum ancak bu örneklerle insanlar özgürlük fikrini düşünmeye başlayabilirler. İşte bizim yapmak istediğimiz şeyin hikayesi de bu.”

“Sinema hiçbir şeyi değiştiremez; ama insanların birçok şeyi anlamalarını sağlar. Dünyayı değiştirecek olan şey filmler değil, o filmleri izleyen insanlardır.”
 


Biz Kötü Tüccarlardık, ya siz ? ( Filmevi 1990-2004)


"Tanrım biz basit insanlardık. Mal alıp satmaktı bizim işimiz(ve kimsenin almayı düşünmediği mallardı ruhlarımız. Kumaşın kenarına bakıp paha biçmezdik. Ölçtüğümüz kumaşta hile hurda olmazdı. Hiç yarı fiyata satmaya kalkmazdık kalan parçaları. Buydu bizim günahımız. Yalnız iyi mal alıp satmaktı bizim işimiz. Hayatta bir küçük köşemiz olsun bu bize yeterdi. Değeri çok olan eşya hayatta az yer tutar. Biz nasıl bir ölçü kullandıysak, şimdi sen de bizi o ölçüyle yargıla. Biz mülkümüze mülk katmadık. Tanrım, biz kötü tüccarlardık. "

dimitrios antoniu (türkçesi: cevat çapan)