
Görüntünün arkasına gizlendiği saatlerde, düşleri küçük film kareleri gibi oluşuyordu aslında. Ve o, gecesinin üstüne örtüsünü çekti acımasızca. Bir çalar saat sesi son duraktı. Hangisi önce gelmişti dünyaya ? Düşleri mi ovulmuştu ? Bir ayyaş misali o muydu bir tekmeyle kendini üç boyutlu görüntülerde bulan. Nesnesinin ihanetini hiç affetmedi. Onu da alıp gittiği düşler ülkesinde, her rastladığına çalar saatinin ihanetini anlattı durdu ..................)
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder