29 Şubat 2012 Çarşamba

m a z o

fotograf: umayumay


Ya küçülerek geçiyor hayatımız, ya eriyerek. Her şeyin çok fazla tekrarı var, acılaştıktan sonra bunu iletmek için çok fazla olanak. Kapanmamış hikayelerin üzerine başkaları, onun ucuna ilişen başkası, çiviyi söken çivilerin çarptığı, çivilerin büyüyen çıngırdatılarından uzun bir hayat.
Hayallerin hiç birisi farkındalıktan gelmiyor. Aslında yaşadıklarımızın hepsi farkında olmadan zannettiklerimiz. Biçimsiz, tarifsiz ama zarif.
Neyse ki; ben uzaktan bakmaya alışığım, bir de kaybetmeye dair tatlı bir zaafım var.
(...)

28 Şubat 2012 Salı

ç ı n !

fotograf: umayumay

Merhaba, akşam güneşinin Karadeniz 'le cilveleşmesine aldanıp başını güneşe doğru uzatan balık. Niyetin, belki küçük bir kaçamaktı bu defalık. Ama çok geç, misinanın ucundasın artık... Yıldızların altında, İstanbul'dan merhaba ve elveda anason kokulu masum balık.
(...)

27 Şubat 2012 Pazartesi

h a l ü s i n a s y o n

fotograf: umayumay

Z raporunu alıp - ışıkları kapatıp kepenkleri indirdikten sonra - sana hissettiklerim bana ötekinin (sen) hissettiklerini gösteriyor - bu - da aksak da olsa bir adaletin olduğuna inanmak için belki bir neden - az - diyorum - ancak bu kadar hissediyor(sun) - vah vah (sana ve bana) - ne yapalım - herkesin bir aşık olma metodolojisi var - herkes bir şekilde kendini ergolatmaya çalışıp - sırf bu sebepten dolayı faka basıyor - peki - sonunda ne oluyor?
- kör.
(...)

26 Şubat 2012 Pazar

ç a r k s ı z

fotograf: s.t.


Senin hatlarının vapurunu kaçırdım yine. Giderken başlangıca delidana misali bilinçsizlikte; geçici hevesler, geçici nefisler, geçici yalanlar ne çabukta zamanı harcadılar.
(...)

24 Şubat 2012 Cuma

d e l e

fotograf: umayumay


Ört; özlememek için, ağlamamak için, nefret etmemek için, arzulamamak için. Ört; suskun olan, eksikliğimizin kaskatı ve ruhsuz profilini iyi ketenden yapılmış renksiz mendille. Ört.

(...)

23 Şubat 2012 Perşembe

u f !

fotograf: umayumay


Özlemek; hatta acı çekmeyi özlemek...yaşamayı hissetmek-mi, mazoşistçe varoluştan tad almak acıyla da olsa. Umulan çoğu zaman acıyla , özlemle yandaş olan sarhoş edici kanatlanma duygusu mu? Oysa ve esas, ayakların yerden kesilmesi mi yere çakılma pahasına? Bunu yaratabildiğimizi yapabildiğimizi keşfetmenin bağımlılığı mı döne döne denenen? Nedir bu ? Saçmalık mı? Huzursuzluğu aramak ama hemen ve öte yandan huzur için yalvarmak mı boşluğa.
(...)

21 Şubat 2012 Salı

s o l f e j

fotograf: umayumay

Seviştik... Yarısı insan yarısı at gibi. Bir yanım güney yarı kürede.. yazdı - yandı. Bir yanım kuzey yarım kürede.. buzdu - dondu.

Müziştik... Kırk tas nota ile ruhumuzu kırkladık. Birinci sesten gelen sıcak, ikinci sesten gelen soğukla kurnaları ılıştırdık. Şarkıların göbektaşında aklandık. Yattığımız göbekler taş oldu, kendi kuyruğumuz etrafında dolandık bir süre. Gençliğimizin sıvılarını harcadık gazyağı kuyruklarında. İnsanlığımız atık su vergisi halinde fatura edildi.

Gitarların tınısı yaralarımıza kabuk bağlattı. Acıyan bacak aralarımıza sol anahtarları ile pan-sol-man yaptık. Herkes kendi kuyruğunu kıstırdı bacak aralarına. Kuyu gibi gözler birbiri içinde karanlıkta kayboldu ve kimse kimseyle göz göze gelmedi, ölmek için kuyruğa girdiğimizde.

Boşanma sonrtası flörtü başladı sesler arasında. İkinci ses boynuna doladı kollarını birinci sesin. Birinci ses dayanamadı, yatağa itti ikinci sesi. İkinci ses hareketsiz kalamadı. ...maldı.

Tek partili dönemden çok partili döneme geçiş sancısı (gibi) yardı karnımızı. Ağır bir anestezi altında sezaryenle alındı üstüste boşalmalarımız.

İkinci ses boynuna doladı bacaklarını birinci sesin. Birinci ses dayanamadı, kendini itti içeri. İkinci ses inledi, hareketsiz kalamadı. Boşaldı.

Boş bir banyoya koştuğumuzda stereo yıkadık stereo atkı-çözgü işlenmiş bedenlerimizi. O andan itibaren hiç bu kadar temiz olmayacaktık. Döktüğümüz şampuan kezzaplı sudan ibaret alıp götürmüştü derimizi. Üzerinde boş (alınmadık) yer kalmayan derimiz bir müzede sergilenmek üzere yetkililere teslim edildi.

Şarkılar bitti. Acıdan doğduk yeniden; sarmaş dolaş ayrılıklarımız, kan revan içindeki dostluklarımız, yüzümüzdeki uykulu başarısız intihar girişimcileri bakışı.

Gençliğimiz ve insanlığımız gözyaşları içinde geri dönüşümsüz atık su tesislerine aktı gitti.

Artık tüm vergilerden muaftık...

20 Şubat 2012 Pazartesi

b i r - ü ç



fotograf: umayumay

Nöbet tuttuğum köşelerde döktüğüm kara saniyeleri toplayacak ak karıncalar besliyorum ve salıyorum bir karganın kanadının altında bir sonraki yüzyıla. Elbet kesişir patikalar da transit yollarla. Üç-beş, yedi-dokuz. Boyunda morarmış bir halkanın çağrıştırdığı urganlarla bağlı sadakat. Kayıp anların anahtarı pır pır eder yüreğim. Nöbette uyuşan benliğimin yerine geçen rüzgarın sildiği ayak izlerinde yittim bir kedinin.
İçim hâlâ sıcak. Karıncaların dönmesini bekliyorum..ama kar yağıyor.
(...)

19 Şubat 2012 Pazar

0 1



fotograf: umayumay

Sözcükler arasında duygular dinmemişken radara yakalandım !
Neyin hızı bu, neyin hazzı ?
(...)

16 Şubat 2012 Perşembe

h a v v a ' y a



...Boş ver sen onların ne dediğine. Kitaplarda nasıl tasvir edildiğini; fresklerde, tablolarda, minyatürlerde.. senden iyi mi bilecekler?. Elma, kırmızı olmayı senden öğrendi, dudakların bunu sonradan hatırladı. Suyu üzerine sıçradı ısırdığında; kırmızı puantiyeli elbiseni sana kim dikti, terzin kimdi cennette. Elma, seni mutlu etmek istedi, ondandır bu çeşitliliği. Günahmış! Pöh… seni kim kovabilir ki?. Bütün o suların kaynağı senin çayırında, bacaklarının arasından akmakta o nehir; pembeden kırmızıya boyanan senin dudakların. Seni çekemeyenler; içeri giremeyenler, gölgende uzanıp dinlenemeyenler, elmanı dişleyemeyenler...Kovulmakmış (!) hadi canım, senden iyi mi bilecekler?..

14 Şubat 2012 Salı

b ü y ü k p r e n s

fotograf: umayumay


Sarayım yağmalanıp yandığından beri tırmanabileceğim ve uzaklara bakabileceğim bir çatım, perdelerinin arkasına saklanıp dışarısını gözetleyebileceğim ve hatta atlayabileceğim bir pencerem kalmadı; yastığımın altına ne kadar anı saklayabilirim ki, şiltenin altı uygun ama yataktan inemiyorum.
'Feleğin Çemberi Sokağı'ndan geçtim dün yine. Çember orada, Felek taşınmış çoktan. Anılarımı aktarabileceğim cigabayt'ı yüksek bir bellek istiyorum. Yatağım çöktü çökecek… Gidip bulmak lâzım o arka bahçeye gömdüğümüz yadigârlarla dolu sandığı, yağmalanmadıysa eğer…

13 Şubat 2012 Pazartesi

l â l



Tut birisini tut! (dedi) otomobilin ön camından süzülen yağmur damlalarını işaret ederek. Bakalım hangimizinki daha önce düşecek. Her ikisi de birer yağmur damlasını işaretlediler parmaklarıyla. Hızlanıp düşen damla; oyunu başalatanın olunca, tek hareketle sileceği çalıştırdı adam. Temizlenen ön camda; boş şehir, bu tuhaf tazeliğin tebessümüyle aydınlanıyordu.

9 Şubat 2012 Perşembe

i k i



/ karışık teknik / 180x180 / 2012 /

Melekgirmez çarşısında, vitrin camındaki buğu dedi ki;
ıslandığımızda bizi görmeyen kim, sustuğumuzda duymayan kim?. Silme beni, kendim kururum.
(...)

b i r b u ç u k



/ karışık teknik / 180x180 / 2012 /

Melekgirmez çarşısında, vitrin camındaki buğu dedi ki;
bizimle doğan ruh yıldızı hayatımızın, başka bir yerde batar. Ve uzaklardan gelir; ne büsbütün unutkan, ne de büsbütün çıplak.
(...)

b i r



/ karışık teknik / 180x180 / 2012 /

Melekgirmez çarşısında, vitrin camındaki buğu dedi ki;
- onun canındaydım, şimdi onun camında.
(...)

6 Şubat 2012 Pazartesi

a ç ı l s u s a m a ç ı l



Bir karar ver-meli-sin.

Renkli görünen rüyaları siyah beyaz haline döndürelim, eskisi gibi. Eskimeyen tek seçimlik hayat gibi. Süren rüya mıydı, hayat mıydı bilemem. Karar ver; uyuyup bir uyanalım, belki düzelir herşey.
(...)