28 Kasım 2009 Cumartesi

De / ki / dedim.

“Çünkü sen gelmeye niyetlenip bir gün uyansan, kalksan, hazırlansan ve yola çıksan bile oraya vardığında kimse olmayacak çünkü sen gelmeye niyetlenip bir gün uyansan, kalksan, hazırlansan ve yola çıksan bile oraya vardığında kimse olmayacak çünkü sen gelmeye niyetlenip bir gün uyansan, kalksan, hazırlansan ve yola çıksan bile oraya vardığında kimse olmayacak çünkü sen gelmeye niyetlenip bir gün uyansan, kalksan, hazırlansan ve yola çıksan bile oraya vardığında kimse olmayacak çünkü sen gelmeye niyetlenip bir gün uyansan, kalksan, hazırlansan ve yola çıksan bile oraya vardığında kimse olmayacak” . Tam demeye çalıştığım ve alıştığım şey ( dedim ).

Gitmekle ilgili fiilleri tadilata verdim, bir - iki beden küçülttürüceğim ( dedim ).

Ego doğalgaz satılan binanın adıymış, çok şişerse patlar dediler. Ben arabamı uzağa parkedeyim de, ne olur ne olmaz ( dedim ).

Hayat böyle işte, ne yaparın? dediler. Hayatınızdaki korsan yazılımlara dikkat edin, hiç ummadığınız anda su koyveriyorlar ( dedim ).

Siyah doğmuş ve dışını beyazlatmaya çabalayan bir adam öldü dediler. Beyaz doğmuş ve içini karartmakta üstüne olmayan bir kadın yeniden doğdu sanırım ( dedim ).

Olsun, ben yine de seveceğim ( d e d i / m ).

21 Kasım 2009 Cumartesi

Küçücük bir bakışın
Çözer beni kolayca
Kenetlenmiş parmaklar gibi
Sımsıkı kapanmış olsun
Yaprak yaprak açtırırsın
İlk yaz nasıl açtırırsa
İlk gülünü gizem dolu
Hünerli bir dokunuşla
Hiç kimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin
Başedilmez o gergin
Kırılganlığınla senin
Her solukta sonsuzluk
Ve ölüm...
e.e.cummings

15 Kasım 2009 Pazar

Başlıksız / lık

Neden güllerin sıradışı olmasını ister insan? Ya da günlerin? ' Her günüm ıstırap, her günüm keder ' şarkısının nesi var? Beğenmiyorsan dinlemezsin. İpod da bir sonraki şarkıya geçmek o kadar kolay ki artık. Hayatımı ödünç alınmış ipod'da shuffle yapmak istedim birden. Olaylar sıra-dışı olsun ki, ben de beğeneyim. Sırasıyla olunca çok sıkıcı oluyor.

Telefonumun 'gelen aramalar' hanesini hadım ettirdim operatörümü arayıp. Konuşan cırtlak sesli kız çok şaşirdi bu istegime. Aslinda dedim, tüm arayanlari hadım ettirmem lazimdi ama, memlekette hala kalkmayan trenlere (!) binmek isteyenler var var. Onlara yazık olur...
Ne dersin kontes?.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Başlıksız / lık

..ve güzellik uykusundan ve aslında içimizdeki bütün kötülükleri toprağa vererek uyanmışken, 'cazibe hanımın gündüz düşleri' cazibesini de, gündüzlüğünü de, düşlüğünü de kaybetmişken; bizim olmuş ya da olmamış, hiç olmasını istemediğimiz veya neden bizim değil diye hayıflandığımız ..leri-..ları toparlayıp kolilere doldurarak en yakın krematoryuma kargo ile karşı ödemeli yolladık. Güncel dönem borucunuzu mu, tüm borcunuzu mu kapatacaksınız? diye soran sesli yanıt sistemindeki cırtlak sesli kıza, - tamamını kapatmak istiyorum mümkünse.Ben ve senin gibi hayata cırltak açıdan bakan ve kü/çüklerle ömründe en az bir kez uğraşmak zorunda kalmış ve ses tonuna bakılırsa üç vakte kadar uğraşmak zorunda kalacak senin gibileri de beraberimde kapatmak istiyorum - diye yanıt verince; kızın - bu konuşma kaydediliyor biliyor musunuz? - bile dedirtmeyen hıçkırıklarına sarılarak uyumak, hiçkimsenin teselli edemeyeceği kırılmış genç kız kalbini kolilerden arta kalan şeffaf koli bandıyla bantlamak istedim ki, kırık olduğu ta uzaktan belli olmasın. Ne kadar gövde içinde ve taş vücutta bile olsa, bir kalbin kırıklığı dudakların ucundaki miniminnacık kıvrımdan belli olur çünkü...

Ne dersin kontes?.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Başlıksız

( Foto: Yöntem Yurtsever / Ateş Dansı - Poi )
..ben sana pervaneyim. Aynadan baktığında göremediğin tek göz benim. Ayın etrafında döndüğü dünya, dünyanın etrafında döndüğü güneş benim. Yuvarlağın hiç ulaşamadığı merkez noktası, merkezde sonsuz sayıda kesişerek yuvarlağı oluşturan her çap benim.Pi sayısı kadarım. Sınırsızım hiçim. Pervaneye yaklaştıkça kopan kelebek, ışığa yaklaştıkça yanan böcek, güneşe yaklaştıkça balmumundan kanatları eriyen bir denek. Etrafında dönüp dolaşmak benim harcım, ulaşamamak yapı iskeletim. İhtirasım tuğlalarım, sevincim kiremitim. Hiçir zaman bitirilmemiş evlerde söylenmiş şiirlerim.Erimiş şekerden cadı evlerim. Cebimde geceleyin yol gösterecek el fenerlerim. Minik kırıntılarını yollara döktüklerim. Dönüp arkama bakmadan yürüdüklerim.. ...madem ilk dolunayda eve dönmeyecektim, neden yollarımı aydınlatmak istedim.

Gizli güçlerin bilir mi, sorsana?..

3 Kasım 2009 Salı

Başlıksız / lık

Neden rutin beni de uyuşturamadı? Ya da neden buna ben izin vermedim. Şu anda gözümün önüne gelen çocukluğumun eski bir parkı. Yol kenarı. Tren yolu üstü. Gölgelik banklar. Kimbilir hangi bankanın adı yazıyordu üstlerinde.. ki o zamanlar her köşede bu kadar banka yoktu memleketimde. O arada bir yerlerde zaman kırılmış olmalı. Dizide dedikleri gibi “where we are” değil asıl soru, “when we are”.Ben nerdeydim herkes değişirken, büyürken? İçimdeki küçük çocuk neden bu kadar ısrarlı? Neden yazdıkların karşısında dehşete düştüm ve parmaklarım klavyenin üstünde titredim kaldım?
Sen, bana benzeme. Ben emekliyorum hayatı, sen kalk ve yürü.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Başlıksız

Bazen “ağır edebiyat” da boğar insanı…İnsan ansızın kendisini ölümüne yoran ve yıldıran şey(ler)in yaşadıkları değil de, yazdıkları olduğunu farkediverir… (ya da belki de hiç farketmeden yaşar gider). İnsan(lar) melankolik olanı sever; onları yaşamak ister, yaşadıktan sonra yazmak ister bazen de tam tersi yazdıklarını yaşamak ister…” Sıkıntı” lı metinlerin alıcısı çoktur…İnsanlar kendi berbatlıklarından daha berbat hayatlar görmeye sevdalıdırlar…Bunu çok iyi beceren yazarların peşinden giderler, sadık bir mürit gibi…Kısaca hayat ;yaşayanlar için trajedi, anlayanlar için komedidir…” Sorun ” hayatı yaşamayı mı,anlamayı mı seçtiğinizdir ?

..ya yazdıklarını yaşar insan, ya da yaşadıklarını yazar… gerisi masal.