30 Eylül 2010 Perşembe

f o l

70x70 tuval üzerine akrilik 2010 s.t.

…karaların içinden kapkara bir plazma beden olarak var edildiğinden beri bekleyen vaatlerin çiçeğini unutmuş kabuğunu kurutmuş ısırığını özlemiş bir meyvenin kardeşlerinden habersiz anasından bağımsız babasız tohumunda davetkâr ve fakat unutkan efendinin o bildik izini sürdüm eti toprağa çürüyen suyu havaya buhar bir hayalden ibaret yaşam medresesi şehvetin neticesi aşkların binicisi arzunun eğitmen bedenini gördüm damarlarından bu kocamış ağacın bu körpe dallarına köhne köklerden emip de zorla isimlerini verip cisimlerini bildirdim tek tek bu bir mevsimlik geleceğin kozasını daracık dehlizlerden geçmişten esrik eziyetlerle taşıyıp önüme yığan zamanın ruhu yazıklanma sen de dene en karanlık gecelerde kayıp ormanların kuytusunun birinde anlam yüklü ağulu çiçeklerin bir anlığına açıverip sana göz kırpıvermesinin bir gün şahidi olabilmek için bir belkinin peşinden gitmeye değer değer bir günlük kelebeklerin kölesi olmaya o vadi var olduğundan beri seni ister bak mavinin neşesi alevin efendisi örümceğin emeceği ilk kanla çökecek uykunun beklentisinden yükselen özlemin titrettiği aşk evinin ateşi sayıklamaların terli gecesi böceğin zehiri umudun yangını doğuracak yarınları yumurta kozalak yumru ve tohum solgun kuru ve suyu kaçmış, dolaşımları karışmış ilişkilerin şişmiş uru şaşkın plasentası ne zaman ki iki mumun aşkına bir üçüncü izin verir onlar erir aşk maddenin beşinci hali…

29 Eylül 2010 Çarşamba

f o l

70x70 tuval üzerine akrilik 2010 s.t.

...yerçekimsiz ortamlarda yutkunmak zor bir çiçek açması mayısa durması dalların kaçması uzandığım yerlere sonra şu duruş ürkek sanılan çakılı denizin tuzuyla yokluğun suyuyla çamura bakan kumsalda yer değiştiren gölgene rakip bir sıçrayışla uzan yanıma fenerden kalmış bir gölgeyi çekip de üstümüze görünen rüyaların maddesi yıkılış sesi açıklardaki şu batmış teknenin içimin istediği yanımın kanadığı üstümün örtüsü gözümün gecesi dalgaların sesinden rüzgarın nefesinden ahşabın neşesinden eksile eksile geldim ben bu adaya zaman fenere mahkûm bir kulenin geceden vezgeçtiğim ne kadar yıkılabilirse ne zaman sürebilirse tam da bu göç-üş her atışında bir taşın kalbi cümrü kadar çukur demek çukursa nihayetinde bir kuyuya işaret öyle bir göçüş ki bu arzudan ve aşktan ibaret öyle bir arzu ki bu aşktan ve göçüşten aşksa içine göçmüş bu kule-fenerin ütopya’sı kör eylem bakışsız rehber değişimin aynasında kendini görmek çamurlu suyla dolu bu kendini çöken çukurda yavaş yavaş kuyu değil bir hayvanın susamasından uzak henüz kazanamacasına bilinçsiz arzu başıboş aşk kazanansa sır öfkesi dinen suyun aynasında geçmişine gülümseyen duru ten kökleri kendisine çeken dallarında bu sefer kahkahası erguvanların ne de güzel bir masumiyetin var ey yaz keyfini sürmeli yolunda büyümelis sokaklarında taş taş üstüne eklemeli tan yerini eklemeli ustaca ve hassas parmak uçlarımızca alıp da bir üşümüş ceylanın alnından köküne yerleştirmeli ensemizin ne de güzel bir gidişiniz var uzaklardan beklemek de bir yolculukmuş beklemek ve uzanmak ve biliş bildim karaların içinden fışkıran renkler gibi...

f o l

90x90 tuval üzerine akrilik 2010 s.t.

..karada karalarda bütün mevsimler hep rüzgar filizkıran dalkıran yürekkıran ıssızlığın ortasında çırılçıplak bir yalnızlık sıradağların karlı doruklarında yanan burada bütün mevsimler hep acı ayrılıklar yoksunluklar sayrılıklar duvarların yatakların arasında özlemler yakınışlar burada bütün mevsimler hep iç sıkıntısı dünyadan yaşamdan sevinçten kopuk yorgun kırık bedenler yüzler soluk dudaklar burada bütün mevsimler hep rüzgar nereye gidersem gideyim asla unutamayacağım amansız soğuk kurutucu dondurucu ve ruhumda bedenimde izlerini taşıyacağım denizi hiç ısınmayan çocukluğum gibi hazan hüzün hezeyan her an haz an an hezayan çokça donmuş suyun buz hali asık bir surat azalan bir haz halinin hayali haz hali ardında ayaz henüz belirgin imgenin az az yittiği yitişi azalan azaldıkça avaz avaz annemin çok güzel yaparım dediği ama hiç yapmadığı çılbır...

28 Eylül 2010 Salı

f o l

30x30 tuval üzerine akrilik 2010 s.t.
..kapkaralık içinde karalar denizlerle çevrili karalar mumyalanmış renk adacıkları arzu ve beklenti gizlice edilen dualar beklenti ve umut öpülen dudaklar ayak izleri ıpıssız bir kumsalda olmayan ayak izleri sahipsizlik hissi olmayan dudaklar tutmayan dualar yorgun bir zihnin ürünü acı tutmayan mayasız hamur harcı öpülmeyen dudaklar vücudun kimyası beynin mayası ruhun aynası dualar ve deniz akar akar akar geçen ne bir kayık ne bir mevsimdir dalgaların sesindendir dalgaların sesindendir bilsek ah bilsek yine zihin her kıyı aynı denize bakar yaşamak en büyük amacımız varolmanın acısı en gerçek yalanımız teslim ol ruhum sahibim sensin doğduğunu sananlar içindir ölüm zaman diye bir şey yok zaman hep aynı aynadaki ben de bendeki sen de hep aynı aynanın aynılığından sıkılıp çıktık birimiz dışarı o kadar...

27 Eylül 2010 Pazartesi

f o l

90x90 tuval üzerine akrilik 2010 s.t.

..sevinç özlem ve kahkaha kâh sevginin özü kâh ince bir çizgide bekleyiş aldan aka giden bir yolda sarıya uğrayanların evi alev tutsağı bir al yürek rüyasında gördüğü yoka kayarken otun odla seviştiği külün kanla buluştuğu etin canla kolay kanma kurumuş otların anımsadığı uzun yeşil sızlayan beynimin ucundan sızan acı kan usumda tutuşan bağın ucundaki kor tutsan uçuşan bir an dokunsan tozdan dokunmuş bir halı en kırmızı hâli kâh tatlı kâh buruk bir şarap boğazında öfkenin düğümleri kütüğü kayıp bir soy seninkisi yangından arda kalan kalemle yaz sen korkma yaz kömür kalsın izi olsun bulaşsın sular aksın dudakların bulsun aşksın dudaklarının aralandığı anki beyazsın birsin renklerin dirildiği bu döngüde kâh özlem kâh sevinç...