31 Aralık 2013 Salı

i k i b i n o n d ö r t e d i l e k ç e


fotograf: pritisk
Ki;
hayatta bir sürü acılar çektik. Ne istediğimizi bilemedik. Bildiğimizde söyleyemedik. Söylediğimizde istemedik. Dengesiz büyüklerimiz oldu, manyak öğretmenlerimiz, bir türlü en iyi arkadaşları olamadığımız en iyi arkadaşlarımız, maalesef uyum sağlayamadığımız ve maalesef mükemmel uyum sağladığımız sevgililerimiz ve telâfuzu ölümden beter eski sevgililerimiz oldu, çekilmez yöneticilerimiz ve dayanılmaz elemanlarımız oldu, ne çok insanla, olayla, düşünceyle uğraşmak zorunda kaldık. Ne çok yalan dinlemek ve söylemek zorunda kaldık. Kaybetmekten korktuk, kazanmaktan korktuk, geçmişten korktuk, gelecekten korktuk, yalnızlıktan korktuk, bağlanmaktan korktuk, sevişmekten korkuk, gitmekten korktuk, kalmaktan korktuk, unutmaktan korktuk, unutamamaktan korktuk, uçmaktan korktuk, inmekten korktuk, başkalarından korktuk, kendimizden korktuk. “ Korkma ben varım! ” demedi kimse.
(...)
Haklısın; para yok, aşk yok, değişiklik yok, rahat yok, anlamı yok. Hüzün güzel bir şarkı, ıstırabın yıkıcı hazzından vazgeçmek zor ve özlemek insana hala ölmemiş olduğunu hatırlatıyor. Ama artık bavulu toplayıp gitmek lazım yeni bir yıla / yola. İstikamet yeni bir kargaşa. 
Bugün, bir dilek hakkımı tuttum ve bıraktım. Sen sakın bırakma.
Ben; biriken harflerimi uçan balona doldurup kuzey kutbuna yolladım. Noel Baba'dan ne dileyeceğimi biliyorum artık. 
(halimizden anlayan bir yıl olsun yeter!)
- arzederim -

15 Kasım 2013 Cuma

k i ;


Oysa;
bir şarkı söyleyip çıkacaktık.. ve bir şarkı kadar misafirdik ' sus adası ' nda.
- t ı p ! -
(...)

27 Eylül 2013 Cuma

z i h i n s e l p e n e t r a s y o n



Tut birisini ! (dedi) otomobilin ön camından süzülen yağmur damlalarını işaret ederek. Bakalım hangimiz-in-ki daha önce düşecek... Her ikisi de birer yağmur damlasını işaretlediler parmaklarıyla. Hızlanıp düşen damla; oyunu başlatanın olunca, tek hareketle sileceği çalıştırdı diğeri. 
Temizlenen ön camda; boş şehir, bu tuhaf tazeliğin tebessümüyle aydınlanıyordu. 
- tut-ma -
(...)

11 Temmuz 2013 Perşembe

k ö r e b e


fotograf: umayumay

Gizle;
gözlerini de, sözlerini de.. her an bulunacak gibi.
- gizlen -
(...)

8 Temmuz 2013 Pazartesi

m a n i k



Ki;
anlamadan hissetmeye hazır olduğunda, 
ona her şeyi gösterecek ve anlatacak öyle çok film var ki ?..
- bak -
(...)

1 Temmuz 2013 Pazartesi

m ü s t e h c e n


Rağmen; 
döner çember sıfır noktasında.. bazen hayat sessiz kalıyor içinde bitmeyen arya'ya rağmen.
Rağmen; yanarız, hiç tükenmeden.
Biliyor musun ? vazgeçmedim ben, halâ hayranım arya söyleyen aşka..
- rağmen -

29 Haziran 2013 Cumartesi

s a d e



Ki;
ses ve yüz tanıştılar, birlikte oluştular ve birbirlerine alıştılar.
Sessizlik, halinden memnundu.
(...)

28 Haziran 2013 Cuma

g ö z g ö z e



'Görünmeyen rüzgârı, esip geçerken biçimlendirdiği su' dedi ki:
- Aramamalı.. beklemeli.
(...)

27 Haziran 2013 Perşembe

26 Haziran 2013 Çarşamba

14 Haziran 2013 Cuma

g e z i - n

Ne güzeldir ki; 
kişinin, bilişin ve neticenin izidir yaşamak, yaşamın izi yaş, ama ak kağıtlar üzredir eriyen bedenimle yazmak. 
Daha ne olsun.. ne olsun bu yangın yerinde özgürce ya-şa- mak !.
- ki -

23 Mayıs 2013 Perşembe

b a ş l ı k s ı z

Edebiyatımıza katkıların ve bilimsel akılla gittiğin yol unutulmaz. Edebiyatın bilge amcası... 
Yolun ışık olsun, Dr. Mustafa Şerif Onaran hocam.

18 Nisan 2013 Perşembe

g e c e n i n i ç i n e



(...) 'Görünmeyen Köy'ü uzun uzun seyretmiştik. 'Kılavuz'a; 'Kekeme Geceler Tepesi'ne daha çok var mı diye sorduk. Cevap verecekleri yerde, detone bir şarkı söylediler ve gittiler..
- kalakaldık -

15 Nisan 2013 Pazartesi

k a s k o


fotograf: avaveled
Seslerimiz; çoktan beri susanların sesi.
Yüzlerimiz; resim odalarındaki beyaz portreler.
Yazdıklarımız; turnusol kağıdındaki mürekkep.
Duyduklarımız; gece geçen gemiler'in sesi.
Hasar Tespit Raporu: İçimde göz gözü görmüyor.
(...)

14 Nisan 2013 Pazar

p e h !



Hani; bazen bir köşede, siyah beyaz bir fotoğraf bulursun.
Bir saniye bakarsın, otuz yıl geçer... Zaten otuz yıl, bir saniyede geçmiştir.
- ya -
(...)

9 Nisan 2013 Salı

g a m



Ne kaldı geriye ?:
Bir okunamayan notalar, bir de söylenemeyen şarkılar... Bir tarafında sen sahnenin, diğer tarafında ben; birimiz çalan olduk, birimiz çalınan.
.....
Öylece içimden geçtin yine, detone şarkılarıyla kalbimin.
- içinden -
(...)

8 Nisan 2013 Pazartesi

k u y r u k l u



Ne kaldı geriye ?:
Bir gökyüzü kaldı, bir de büyümeye inat çocuk yüreğim.. Bir ucunda sen ipin, bir ucunda ben; birimiz tutan olduk, birimiz uçuran.
....
Uçurtma dedim sana, bak yine uçurtmuşsun.
- ikimizi de -
(...)

31 Mart 2013 Pazar

s u t e r a z i s i



Ben sana pervaneyim, aynadan baktığında göremediğin tek göz benim. Ayın etrafında döndüğü dünya, dünyanın etrafında döndüğü güneş benim. Yuvarlağın hiç ulaşamadığı merkez noktası, merkezde sonsuz sayıda kesişerek yuvarlağı oluşturan her çap benim.
Pi sayısı kadarım, sınırsızım hiçim. Pervaneye yaklaştıkça kopan kelebek ışığa yaklaştıkça yanan böcek, güneşe yaklaştıkça balmumundan kanatları eriyen bir denek.
Etrafında dönüp dolaşmak benim harcım, ulaşamamak yapı iskeletim. İhtirasım tuğlalarım, sevincim kiremitim. Minik kırıntılarını yollara döktüklerim. Dönüp arkama bakmadan yürüdüklerim.. 
(...)

29 Mart 2013 Cuma

v e s v e s e v e s t i y e r i



Psikiyatri Kliniği / Gece / İç / 79878 no' lu oda
------------------------------------------------------
Çok haklısın (haklıyım-haklılar), hayatta bir sürü acılar çektik. Ne istediğimizi bilemedik. Bildiğimizde söyleyemedik. Söylediğimizde istemedik. Dengesiz büyüklerimiz oldu, manyak öğretmenlerimiz, bir türlü en iyi arkadaşları olamadığımız en iyi arkadaşlarımız, maalesef uyum sağlayamadığımız ve maalesef mükemmel uyum sağladığımız sevgililerimiz ve telâffuzu ölümden beter eski sevgililerimiz oldu, çekilmez yöneticilerimiz ve dayanılmaz elemanlarımız oldu, ne çok insanla, olayla, düşünceyle uğraşmak zorunda kaldık. Ne çok yalan dinlemek ve söylemek zorunda kaldık. Kaybetmekten korktuk, kazanmaktan korktuk, geçmişten korktuk, gelecekten korktuk, yalnızlıktan korktuk, bağlanmaktan korktuk, sevişmekten korkuk, gitmekten korktuk, kalmaktan korktuk, unutmaktan korktuk, unutamamaktan korktuk, uçmaktan korktuk, inmekten korktuk, başkalarından korktuk, kendimizden korktuk. “ Korkma ben varım! ” demedi kimse.
(...) 
Haklısın(yine); para yok, aşk yok, değişiklik yok, rahat yok, anlamı yok. Hüzün güzel bir şarkı, ıstırabın yıkıcı hazzından vazgeçmek zor ve özlemek insana hala ölmemiş olduğunu hatırlatıyor. Ama artık bavulu toplayıp gitmek lazım yeni bir yola. İstikamet yeni bir kargaşa.
Açıl susam açıl!!!
......
Pikseli zengin telefon ekranıma düşen esemes uyarısıyla uyarıldım.
- Arkandayız! (Kırk Haramiler).

28 Mart 2013 Perşembe

d r a j e

 
Psikiyatri Kliniği / Gece / İç / 53990 no'lu oda
-----------------------------------------------------
P'leri bozuk, megapikseli düşük, belaltı bilgisayarımdan malum(!) tuşa bastım.
Basar basmaz pişman oldum. Kaynak suyunu kimyasallarla ...
düzenlenmiş musluk suyundan ayıran şeyi, İngmar Bergman’ı Ferzan Özpetek’ten ayıran şeyi, adı fark eder mi ...... nasıl unuttum bilmiyorum. Heyhat; ha hapax, ha hayat, bir kere bastın mı o tuşa, dönüşü yok. Sivilcelere böceklere dayanamayan antibakteriyel bir sıvıya doğru erime böyle başlıyor. Birinin gece döküntüsüne temas edemeyen banliyö saadetine dehliz oradan açılıyor. Böyle böyle anlıyorum aynalarla aş-iki-k'nın artık eskisi gibi olmadığını ve bu noktada, kimin önce kapıyı çarptığının hiç önemi kalmadığını…
21. yüzyılın travması: ekran ve onun pencereleri. Yansıtma özelliği bulunmayan ekranın önünde geçiriyorum günümü, bir hayali sevmek ne kadar da kolay. Suretin olmadığı yerde sonsuzluk var.
Bir pencerede 'satın al no'lur' tuşuna basıyorum, stoktan % 50 indirimli bir Callas DVD’si kımıldanıyor. Öbürüne bir kalp, diğerine öpücük yapıştırıyorum. Yaralı yerime dokunuyorum: acı yok - his yok - hiç yok. Ben bir antibakteriyel sabunum, bu film çekilirken hiçbir canlının canı yanmıyor.
......
Fosfor yeşili keten önlüklü hasta bakıcım başucumda; yine 'error' verdiniz, biraz balkonda hava alınız (dedi).
(...)

11 Mart 2013 Pazartesi

p r o m i l


fotograf: h2O
Pencerem açık kalmış… rüzgârın da esintisiyle sarhoşluk baş ucumda kalmış.. korkularımla yüzleşirken duygularım-uçsuz bucaksız ufuktan-kapamayı bilmediğim bir pencere açmış… meleksiz düşleri seyre dalmış… uçan halıdan bakarken, hayâllerle baş başa keyif almış. 
K a p a t m a .
(...)

9 Mart 2013 Cumartesi

. . d e



(...) .. bazen uçup gidiyor yüreğimizin çatısından , acılar kalıyor yalın yapıldak...
kurumuş bir meşenin gövdesine gizlenip, durmadan kemiren melek, incecik dallara geldiğinde, canını acıtır meşenin. Ve meşe inleyerek; "canım acıyor, çık içimden, artık yeter der."
Herkes kendi ağacına dönmeli - içinden yılan geçen gölgesi - rüzgarı getirenler de.

8 Mart 2013 Cuma

t e o r i s y e n



- Ben senin yazma sebebindim (dedi dış ses).
- Yazdıkça güneş, okudukça gölge, dinledikçe rüzgâr; ıslak, serin, uzak, hüzünbaz kelimelerin düşüne kapıldık (dedi iç ses).
(...)

7 Mart 2013 Perşembe

c a n a d a m a


fotograf: umayumay
'Zihinsel Penetrasyon Kütüphanesi'nde;

okunacak içerikleri kalmadıkça şişen satırlar. Klavye başında çatallanan iç-diller; kalınlaşan bilekler, dirseklere tırmanan ağrılar, uyuşan sancılı bir boyun ve hiç dinmeyen susuzluğum/uz.
Boşaltılıyoruz... kabımız boş, ama doldurulamıyoruz.
(...)

13 Şubat 2013 Çarşamba

m a j i s k ü l



Psikiyatri Kliniği / Gece / İç / 9786499 no'lu oda
------------------------------------------------------
" Poligamik aşısı vurulmuşken kısık ateşte pişiyor insan ne de olsa, hatta bazen kısık da olmuyor ateş, kavruluyorsun...bu döner sahne ikimize yeter mi acaba, yoksa dar mi gelir bize... sen öğrenebildin mi kadın beyninin kasada saklı şifresini, gizemli suların en derine akması için gerekli kombinasyonlar elinde mi...Vasatlığa katlanmak zor. Çok kesin, miniskül ayrıntılar. Dışarıdan ya çok besleniyorum ya da tamamen aç kalıyorum....renkler, dokuklar, kokular, sesler, sözler ve bütün bunların binlerce kombinasyonla bir araya gelişi. Geri dönüşü yok. Buna mecburum. Sadece ucu kırmızıya boyanan harfler değil, bir de senin onlardan birini okumuş olma ihtimalin var. Bu yüzden tek tek anlattırmak isterdim kaç kere...gözlerinle görebilmek isterdim., Hepsini ayrı ayrı olabilecek bütün ihtimalleriyle canlandırdım, tekrar tekrar, defalarca. Gereksiz bilgi, hayâl gücünün mamüllerine nazaran hafif, ama gene de gereksiz, boşveer.
Dedim ya benimki karmaşık kombinasyonlarla ilgili. Bu yüzden o kadar güzeldi ki çok şey. Kal ! "
(yazmıştım not defterime)
....
Yazdıklarımı okuduktan sonra panikleyen fosfor yeşili keten önlüklü hasta bakıcım acil servis butonuna bastı!. Oda, bir anda konsültasyon ekibiyle doldu.
Anlaşılan bir süre daha buradayım.
(...)

12 Şubat 2013 Salı

k e r t e r i z


fotograf: melda taşan
Pencereden bakınca;
ah ezilmiş mutluluk.. ah sürekli kavşaklarda olma hali!.
Düş görüyorum ve bilincimin arkasında bir şey benimle birlikte düş görüyor... Varolmayan bu başka birinin düşü değil miyim belki de ben ?.
- b a k -
(...)

7 Şubat 2013 Perşembe

s e p y a


fotograf: s.t.
Türkçe altyazılı ruhumda; bir renkle ara renk, oldukları yerde çekiyorlar oldukları yeri. Yer çekiyor olduklarını içini çekerek, birinden diğerine - diğerinden hepsine. Kaybolmuyor, bulunmayacağından emin. Bir renk bitiyor, bittiği yerde bir başka renk.. renklere elveda diyor bir ara renk.
Bu elveda; aslını inkârda uzman.
- solma -
(...)

4 Şubat 2013 Pazartesi

l o d o s


fotograf: umayumay
Ö n c e ; iki bötibör bisküvi arasına sıkıştırılmış lokumdu çocukluğumuz.
S o n r a ; duvara astığımız posterlerin zırt pırt düşen köşeleri gençliğimiz.
Ş i m d i ; sıkıştırılmış romanlarda yaşanamayan, 'bilmediklerimizin incitmediğini bildiği' sisli yaşlarımız.
S o n r a - s ı ; bilmem.. bilemem.
(...)

26 Ocak 2013 Cumartesi

d i r i m


fotograf: umayumay
B a k;
yağmur durdu, yeni huylar peşinde huysuz bulutlar şimdi. Bekleyelim bakalım.. bekleyelim huysuzluğum. Kalbime çoktan çengelli bir gece astım. Bir şehrin izi kaldı gözlerimizde her bakışın..
Ş i m d i; 
iki madde arası suskun bir fıkra gibi susarım - susarız.
- okunduğum gibi yazılabilseydim keşke -
(...)

11 Ocak 2013 Cuma

y ü z o n


Ki;
çoğalmak aslında bocalamakmış inan.. hep kesintisiz bir devrim gibi mi dönüyor zaman?. Hep yeni sorular taşıyarak çıkınında, kaçınılmaz yanılsamalar, yeni girdaplar.. Kalpsiz yangınların ilgisine açılalı kalbin, söndükten sonra gelen itfaiyenin pişmanlığını tutuşturur yeniden. Tutan el değişmediği sürece bir yanar, iki söner.
- demeyen demedi deme -
(...)

9 Ocak 2013 Çarşamba

m ü s e k k i n


fotograf: assa
Sabahımı aşıp akşamımı devirerek bedenime dolalı lâpa lâpa tepedeki ay, sözümün geçmeyeceği bir kış gecesi yüreğime battı. Göz ve yaş birbirine karışırken; nasıl olur da rüya gören, aynı anda rüya oluyor ve bir masalın dibindeki saklı rüya bir tek o rüya-geceye iyi geliyordu... rüyama girip girmediğini sormayın bana.
(...)


8 Ocak 2013 Salı

j e n e r i k


Düşünüldüğü an şiir, istenildiği an film olan sen; 
bütün filmlerinde zihnimin, ara vermeksizin oynamalısın.
(...)

4 Ocak 2013 Cuma

k u z i n e


fotograf: umayumay
Yavaş yavaş azın tadına varmayı anlıyorum, yanmadan erimeyi, orta derecede, uzun sürede pişmeyi deniyorum. Zamanla yarışım da yok, kazanmakla ilişkim de. Isınıyorum; ısındıkça başka bir şeye dönüştüğünü görüyorum tek başına anlamsız içeriğimin, kalbin mucizevi simyası. Fırından çıkıyorum sonra, gözeneklerimi itaatle açıyorum. Sıcak, ıslak, arttıran bir his bu. Kimsenin ilk 10'u arasına girmeyecek iddiasız bir tarif; hoşlanmak. Hüneri sükûn. İçime akanı emdikçe yumuşayıp, lezzetleniyorum. Koyu bir vişne yerleşiyor dudaklarıma, sessizce soluyorum rayihamı.
- erime! -
(...)