30 Eylül 2012 Pazar

p l â n t a s y o n


fotograf: umayumay
- Kalp temizliği; son bahar'ı sevmeye başlamakla aynı şey/mi ? (dedi-dış ses).
- Her şeyi süpürebilirsin, ama son bahar'ı asla ! (dedi-iç ses).
(...)

29 Eylül 2012 Cumartesi

k ı m ı l t ı


İyi kotarılmış allak bullak bir bakış, öfke baharatıyla hafifçe tatlandırılmış ayva pembesi göz akları…
 Nesnesini yitirmiş aşık… Lâf !
(...)

24 Eylül 2012 Pazartesi

!



Sevmek; güzel meslek azizim, ama zor... can dayanıyor dayanmasına da, yürek gitti gidecek.
(...)

23 Eylül 2012 Pazar

1 6 / 9 m m H g



İkimiz birlikteyken; çokuz, çok taze, hem çekirdekli, hem suluyuz. Her an patlayabilir etrafı çocuk pembesine bulayabiliriz. Hayatın dibinden toplayabildiklerimizi, rengârenk misketler gibi aceleyle birbirimizin önüne serer; arada, birbirimizi oyunbozanlıkla suçlayıp mızıkçılık yapabiliriz. Ama/oysa/olsun; gülen daima ayvadır, ağlayansa nar.
(...)

22 Eylül 2012 Cumartesi

d : h i ç b i r i



Şıklar çok; ama benim boş bıraktığım seçeneksiz sayfayı belki sen doldurmuşsundur bilmiyorum. Karanlıkta el yordamıyla arıyorum, sana uzanmak aklımın ucundan geçmiyor, sen de tutmuyorsun parmak uçlarımı. Rüyana girmek zor değil. Olsun.. akıl noksanıyım.
(...)

19 Eylül 2012 Çarşamba

y i n e



fotograf: umayumay
Duydum yakasından tutup kulağımın, sesini duymaz mıyım hiç yalnızlığımda? İlk ıslaklık anında soluklanıp sordum: - Bizi öpen kadın kurbağa olmasın sakın?.

Ses, duymaktan nasıl ayrıldı o an, bakışım ardına kadar açık. Seslenilmemiş bir duyma ortasından, tanıdık yerlere doğru yol aldık vrrrak.. vrrrrak!!
(...)

17 Eylül 2012 Pazartesi

v ı r a a k ( m a )



fotograf: antoni georgoev
" ... artık tartışmaya bir son vermeli ... ben kurbağa değilim".
Aslında kurbağayım. Kabul ettim on-lar-dan ayrılıp kendimle bir süre baş başa kalıp hesaplaştıktan sonra.
Evet ben vırak vırak bir kurbağayım. Bataklıkta çamurda yaşarım. Sinek yer siğil atarım. Vıcık vıcıkım.
Bunca öpülmüş olmasaydım prens düşlerimi sürdürebilirdim.
Ama öpüldüm öpüldüm hala kurbağa kaldım. Demek ki ben gerçekten, su götürmez bir şekilde kurbağayım. Bir ara birileri prens sandı ama çabuk aydı. Çünkü iki oda bir salon, penceresi göğe değil, tıpkısının aynısı başka saraylara açılan sarayımıza vardığımızda, beyaz atımdan inip, tahtıma kuruldum ama birden vırakladım. Bu bir kereye mahsus olsa neyse. Epeyce sürdü böyle. Ben her seferinde bataklığıma fırlatılıp atıldım. Sonra birileri yine geldi. Yine öptü. Yine sandı. Yine saraylara varıldı. Yine vırakladım. Bir değil, on değil. Ehh ömrü de yarıladım artık.  Sağolsun duygu hazretleri. Yoksa insan olduğuma dair bir yanılsama içinde ömrümün diğer yarısını da; niye anlaşılamıyorum diye kaygılı ve kırgın denemelerle, ve her seferinde daha gür vıraklamalarla harcayacaktım."
........
Ter içinde uyandım. Başucumda hastabakıcım uzun süredir düşümde vırak  ladığımı söyledi.
Elimde sıkı sıkıya tuttuğum azize maskeli fotoğrafı  bırak  tım.
(...)

g e r i b i l d i r i m



fotograf: umayumay
Ya yazdıklarını yaşar insan, ya da yaşadıklarını yazar… gerisi masal. Masallara inananlar çok olduğundan mı yazdıklarını yaşar, yazmayı başarabilen(!) insanlar?
(...)

13 Eylül 2012 Perşembe

b i b l i y o m a n i



fotograf: umayumay
Sarayım yağmalanıp yandığından beri; tırmanabileceğim ve uzaklara bakabileceğim bir çatım, perdelerinin arkasına saklanıp dışarısını gözetleyebileceğim, hatta atlayabileceğim bir pencerem kalmadı. Yastığımın altına ne kadar anı saklayabili
rim ki? şiltenin altı uygun, ama yataktan inemiyorum. Feleğin çemberi sokağından geçtim, yolcu olmayan yolculuklardan da. Anılarımı aktarabileceğim bir bellek istiyorum. Yatağım çöktü çökecek. Gidip bulmak lâzım o arka bahçeye gömdüğümüz yadigârlarla dolu sandığı, o da yağmalanmadıysa eğer.
(...)

11 Eylül 2012 Salı

e r e k s e l

Söylesene; nasıl böyle his felci olduk biz? eskiden kalbini teslim edenin bu yarışta galip geldiğini, zaten yolda düşüp kalacak olsak bile başka türlüsünün mümkün olmadığını biliyorduk. Kördük de gözlerimiz mi açıldı, yoksa kalben emekli mi olduk?
(...)

10 Eylül 2012 Pazartesi

s i . v i


fotograf: umayumay
(dedim)..
Aslında, ikimiz de suçluyuz. Ondandır; yarı-açık gökyüzünün altında, çeker dururuz cezamızı. Ne candarma var, ne demir parmaklık. Kaçmayı düşünsek de kaçamayız.
(...)

9 Eylül 2012 Pazar

m a n i f e s t o

fotograf: umayumay
Pencerem açık kalmış… rüzgârın da esintisiyle sarhoşluk baş ucumda kalmış..korkularımla yüzleşirken duygularım-uçsuz bucaksız ufuktan-kapamayı bilmediğim bir pencere açmış… düşleri seyre dalmış…rüzgârın da etkisiyle uçan halıdan bakarken, hayâllerle baş başa keyif almış.
K a p a t m a .
(...)

8 Eylül 2012 Cumartesi

m a n i p ü l a s y o n


fotograf: umayumay
Zaman diye bir şey yok. Zaman hep aynı. Aynadaki ben de, bendeki sen de; hep aynı aynanın aynılığından sıkılıp çıktık birimiz dışarı o kadar... Biliyor muydun:
Burada hiç ayna yok. Burada hiç lâmba yok. Burada hiç perde yok. Burada hiç anne yok (dedim).
(...)

7 Eylül 2012 Cuma

k o z



tuvale akrilik / 30x30 / 2010
Ki; 
küçücük bir siyah mürekkep lekesi.. hiçbir şeyin yanıtı değil. Soru bile sormaz. Yalnızca bir boşluğu doldurur. Tek işlevi budur. 
-Kafka'nın bir düşü gibi-
(...)

6 Eylül 2012 Perşembe

k r i p t o


fotograf: umayumay
"Sen benim cümlem olacaksın", diyor bir ses. "Cümlemiz zaten bir sesiz" diyor, başka ses.
"Sustuklarımı yazmaya çalıştım" diyor iç ses.
(...)

4 Eylül 2012 Salı

d ü z e l t m e n


O, "ben başkasıyım" demiyor, "ben bir başkasıdır" diyor. 
Buradaki 'ben', 'o' nun kendisi değil.
(...)