24 Aralık 2009 Perşembe

2000 / o'na dilekçe

...haklısın, hayatta bir sürü acılar çektik. Ne istediğimizi bilemedik. Bildiğimizde söyleyemedik. Söylediğimizde istemedik. Dengesiz büyükerimiz oldu, manyak öğretmenlerimiz, bir türlü en iyi arkadaşları olamadığımız en iyi arkadaşlarımız, maalesef uyum sağlayamadığımız ve maalesef mükemmel uyum sağladığımız sevgililerimiz ve telaffuzu ölümden beter eski sevgililerimiz oldu, çekilmez yöneticilerimiz ve dayanılmaz elemanlarımız oldu, ne çok insanla, olayla, düşünceyle uğraşmak zorunda kaldık. Ne çok yalan dinlemek ve söylemek zorunda kaldık. Kaybetmekten korktuk, kazanmaktan korktuk, geçmişten korktuk, gelecekten korktuk, yalnızlıktan korktuk, bağlanmaktan korktuk, sevişmekten korkuk, gitmekten korktuk, kalmaktan korktuk, unutmaktan korktuk, unutamamaktan korktuk, uçmaktan korktuk, inmekten korktuk, başkalarından korktuk, kendimizden korktuk. “ Korkma ben varım! ” demedi kimse.
Haklısın; para yok, aşk yok, değişiklik yok, rahat yok, anlamı yok. Hüzün güzel bir şarkı, ıstırabın yıkıcı hazzından vazgeçmek zor ve özlemek insana hala ölmemiş olduğunu hatırlatıyor. Ama artık bavulu toplayıp gitmek lazım yeni bir yıla / yola. İstikamet yeni bir kargaşa.
...böyleyken böyle. Bazen sadece memnun olmak lazım. Bugün, bir dilek hakkımı tuttum ve bıraktım. Sen sakın bırakma.Ben;biriken harflerimi uçan balona doldurup kuzey kutbuna yolladım. Noel Baba'dan ne dilek dileyeceğimi biliyorum artık.
Arzederim.
S.T.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Başlıksız

Zaten hep bulundurma ile gezdirmiştim onu yanımda. Nihayet taşıma ruhsatı aldığımda ise; hep bulunduruyor olmanin verdigi rahatlıkla evde bırakmayı yeğledim.

2009 MOBESE güzeli seçilecekti nerdeyse!..

17 Aralık 2009 Perşembe

Başlıksız

..ada'dan bir yerden dönmüş gibiyim. Üstümde dal parçaları, ıslaklık. Dokununca acıyan izler bulacağım. Sanki; düşüncenin bir yerine tutunsam, devam edebilsem, bu derin ve kaygan hikayenin hatırasına varacağım. Rüya diyalogları, bazen hayatı açıklığa kavuşturmazlar mı? Kimdi yanımdaki, neden bitkinim?

Çoraplarını giyiyor, rüya-dünyanın kapısı örtülüyor. Artık bu 'deja vu'yla başa çıkmak zor geliyor. Fark etmez, hepsi aynı kapıya çıkıyor. Hafıza ve hayat, rüya ve sabah arasındaki kapı. Açmanın yolunu bulamıyorum.Çilingirin 24 saat hizmetteyim diye vermiş olduğu numara da hizmet dışı.

Seksen küsur yaşındaki B.Mardin’e hayat size ne öğretti diye sormuşlar “affetmeyi” demiş. O , “insan hiçbir zaman seçeneksiz olduğunu düşünmemeli” dedi ya da öğretti. Benimkisi tam tersi: sanal bir evrenin sarmalında seçenek sarhoşluğu. Oysa hiçbir şey eskisi gibi değil ki. Ve bakışların hatırasından bağımsız olarak, gözlerimizin görebildiği sadece önlerindeki
Birazdan sen, ben, öteki ve diğerleri, uyuyacağız / uyacağız nasılsa...

15 Aralık 2009 Salı

Başlıksız

..Boş ver sen onların ne dediğine. Kitaplarda nasıl tasvir edildiğini; fresklerde, tablolarda, minyatürlerde.. senden iyi mi bilecekler?. Elma, kırmızı olmayı senden öğrendi, dudakların bunu sonradan hatırladı. Suyu üzerine sıçradı ısırdığında; kırmızı puantiyeli elbiseni ve o mutlaka şahane paltonu sana kim dikti, terzin kimdi cennette. Elma seni mutlu etmek istedi, ondandır bu çeşitliliği. Günahmış! Pöh… seni kim kovabilir ki?. Bütün o suların kaynağı senin çayırında, senin bacaklarının arasından akmakta o nehir; pembeden kırmızıya boyanan senin dudakların. Seni çekemeyenler; içeri giremeyenler, gölgende uzanıp dinlenemeyenler, elmanı dişleyemeyenler.
..Kovulmakmış (!) Hadi canım, senden iyi mi bilecekler?..

14 Aralık 2009 Pazartesi

Başlıksız

Sustuğumuzda bizi duymayan kim?

Midemizde işi ne?

Kus

-tuğumuz kimin

hazmedemediği?


Sustuğumuz

kiminduy

-ma

-dı

-ğı


Bu yırttığın kimin zarı

Ki kulaktan sızan kanın

İzinden gitti…
Bul

-an

-tı

-m

öldüğümüzde bizi gömen kin


SUSMA!

Dikkat et de; ' Köprüden önce son çıkış ' ı kaçırma!

11 Aralık 2009 Cuma

Başlıksız

- " Hayal gerçeğe dönüşmez, gerçekleşirse bu cehennemdir " dedi. Sadece kırmızı ve mavi hapı gösterdiler. Dedi ki, " halbuki üçüncü hap olsaydı, hayalin içindeki gerçeği gösterecekti ve senin elinden yutacaktım onu hiç düşünmeden ben ".
- Şimdi sus lütfen.
foto: Yöntem Yurtsever / poi

10 Aralık 2009 Perşembe

Başlıksız / lık

N a r gibi eğleniyoruz (!) ikimiz birlikteyken. Çokuz, çok taze, hem çekirdekli - hem suluyuz. Her an patlayabilir, etrafı çocuk pembesine bulayabiliriz. Yabancılar neşemizin kabuğundan kaçışırlar. Sesimiz yüksektir, saatlerce fetişlerimizden bahsedebilir, hayatın dibinden toplayabildiklerimizi rengarenk misketler gibi aceleyle birbirimizin önüne serer, arada birbirimizi oyunbozanlıkla suçlayıp mızıkçılık yapabiliriz. Neyi sevip sevmediğimiz nedense (!) önemlidir.
Sanki bu nar plastiktendir de; hiç dişlenmeyecek ve çürümeyecektir. Kötü şeyler dar zamanımıza nüfuz edemez, dışında bırakılırlar. Kederli kelimeleri şarkılara hapsederiz. geçmişten söz ederken seslerimiz biraz düşer. Sen gözlemlediğin küçük incelikleri bana göstermeye heveslenir, keşif zevkini break-dance’çı gibi bana aktarmak üzere sevimli mimiklerle eğlencemizi pekiştirirken, ben yüzüne bakmamaya dikkat ederim. Çünkü belli anlarda yapılan böyle hareketler yer eder sonra, eşyalara.Sözcüklere, şarkılara yapışır, o durum tekrarlandıkça hatırlanırlar. Uçucu olmasını isterim birlikte geçirdiğimiz vakitlerin, böylece telefon çalıp da ekranda adını her görüşümde temiz bir sevinçle gülümseyeceğimi garanti edebilirim.

Yoksa ne sanmıştın ki sen (seni yaramaz) ;gülen daima ayvadır, ağlayansa n a r?

9 Aralık 2009 Çarşamba

Başlıksız

Bir illizyon olarak mutluluk.
Aşk’ı bulmak…Ama cümle içinde de büyük harfle başlayan şu 'Aşk '…Aşkın ‘ büyük a’ sı.
A!
Bir zirve bu, eteklerinde ulu ağaçlar… Yorulduğumuzda sırtımızı dayadığımız. İçinden geçen özsuyun bize taşıdığı Aşk’ı alabildiğimizce dinç…Bir zirve bu, tepesi karlarla kaplı… Ona en yakın olduğumuz konum. Karlarin zihninde kayıtlı çünkü aşk. Su, onu bize taşır.
Aşk içimizde. Yüzde yetmişimiz su. Beynimizin yüzde seksen beşi…Aşk sensin. Ben Aşk’ım.
Oysa, şu ya da bu şekilde bulunduğu sanılan aşktır, kendimizi mutlu sandığımız anları yaratan;
sen aşkı hiç bulmadın ki!
Aaa deme sakın.

6 Aralık 2009 Pazar

Başlıksız

Penceremi alır yanımda götürürüm, gözümdür pencere, gözümdedir. Giderken onu çoğaltıp döneceğimi zaten bilirim. Penceremden görüyorum; pencereler sıralanıyor. Onlardan birini seçmişim, benimki onunkiyle örtüşecek birazdan. Pencerede mi hareket, hareket eden pencere mi ?. Soru sorunun içinden geçerken yanıt yanıtı itiyor, itecek. Pencere var pencereden içeri. Yol yolunu arıyor, yitiriyor göz işin içinde. Ordaki klavuz kaptan olsaydım,diyor yolcu. Bir yolcum olsaydı. Gökyüzü için ayna, yer yüzü için ayna. Yüzün eriyor camda. Pencerem yorgun.. Buraya gelmiştim daha önce. İz, izlerim, aslında herşey belirsiz. Yola çıktığında, diyor yolcu, kendimdeki yitik derinliği yaklaşır, ona dokunurum. Derinlik beni baş kaderinliklerle yüzleştirir, pencerem açılır, uçsuz bucaksız ürperirim. Birden o an, her şey hız alır; imgelem, vs. bellek makaraları, anlarım ki fırtına esnasında bir gölüm ben – diyor yolcu.

4 Aralık 2009 Cuma

Başlıksız

...hasar tespitini beklemeliyim. Arkamdaki karaltının peşimi bırakmasını beklemeliyim. Her sabahın köründe aniden uyanıp işe yaramaz bir çuval gibi, içimdeki çöplerle, boşluğu beklemeliyim. Hayale veda edip, hayata alışmayı beklemeliyim. Kelimelerin yeniden güvenimi kazanmalarını beklemeliyim. Beklemek mecburiyetindeyim. Sadece. Sessizce...

3 Aralık 2009 Perşembe

5 Saat / siz / lik

1. saat: Arabama alkol yüklemeyi denemiştim. Ölümle sonuçlandı. Şimdi Metallica yükledim, daha hızlı ve daha az zararlı.

2. saat: İntihar etmesi engellenenler derneğinin bu haftaki etkinliğinde köprüye çıkacağız. Hafta sonu tüm Çinlilerin aynı anda zıplaması bekleniyormuş.

3. saat:Rot balansım kaydı, sana çekiyorum. Bu şehir nerde biter, ötekisi nerde başlar.Ben nerde biterim, sen nerde başlarsın. Viyadükten gördüğüm manzara beni içine çekti. Gittim baktım, orda da kediler ve insanlar sevişmek için birbirini kovalıyordu.

4. saat: Dün okuduğum kitaptaki kelimelerin hepsini kustum, garson ters ters baktı. Hepsini aynı anda okumamalıydınız dedi. Ukala.

5. ve son saat: İki Metallica albümünden sonra artık ben mi otobanda kayıyorum, otoban mı bana kayıyor. Boğazın kenarında denizkızına rastladım. Az önce yediğin barbunlar benim kardeşlerimdi dedi, bir tuhaf oldum.


Bir erkek beynine kaç kadın, bir kadın beynine kaç erkek sığabilir/ki ?

1 Aralık 2009 Salı

Ada' da mevsimsiz / lik

Burada bütün mevsimler hep rüzgar, filizkıran, dalkıran, yürekkıran.. Issızlığın ortasında çırılçıplak bir yalnızlık, sıradağların karlı doruklarında yanan..Burada bütün mevsimler hep acı, ayrılıklar yoksunluklar, sayrılıklar, duvarların, yatakların arasında özlemler yakınışlar...Burada bütün mevsimler hep iç sıkıntısı,dünyadan - yaşamdan- sevinçten kopuk, yorgun kırık bedenler-yüzler-soluk dudaklar. Burada bütün mevsimler hep rüzgar. Nereye gidersem gideyim asla unutamayacağım; amansız , soğuk -kurutucu -dondurucu... ve ruhumda -bedenimde izlerini taşıyacağım.
Denizi hiç ısınmayan çocukluğum gibi...