27 Ağustos 2009 Perşembe

Sevgili-m Hayat

< Ustam çırak olacak yaşa geldin dedi bana bugün; yaşım, elli küsur >

...ne zaman burkulsam, ağrısam, incinsem, özlesem, yansam, yenik düşsem, kimsesiz kalsam, her biri, çoktan açılmış bir yoldan kolayca ilerleyerek, daima ve hep aynı yere varıyor. İlk ve yegane acıya, hasrete, yoksunluğa, aşka, işte tam buraya, kaynağa, yara yerine, doğum yerine… birden, hemen, çabucak, kolayca harlanıyor, hızlanıyor, deviriyor beni, kavrıyor, kavuruyor.Sırrım bu. sihrim bu. Sadece ilk ve bir tek olan. Bu kadar. Başka yok. Bir ikincisi, yedeği, kaçamağı, tekrarı, geri dönüşü, unutuşu yok. yemin ederim. Sadece buna inanır ve ibadet ederim. Sakladığım bu, bildiğim, uğruna yaşayıp özleminden öleceğim ey sevgili-m HAYAT !
Fotoğraf: 'Denizi hiç ısınmayan' çocukluğumdan doğum günü pastası.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Başlıksız

Baştan yenilgi ve öğrenilen özgürlükler.
..ve bir de öğrenilmiş özgürlükler,
sonradan gelişen özgürlükler,
içgüdüsel özgürlükler
..ve en büyük özgürlük !

20 Ağustos 2009 Perşembe

Çekilmemiş Filmler-im-den Notlar / 19

İç / Gece / Belirsiz bir mekan / Adam ve Kadın
_______________________________________________

- ...ama sen, acaba sıradanlığın arasından da yüzünü gösterir misin bana? Mesela; caddenin köşesinde, karşıya geçmek için trafiğin boşalmasını beklerken, arkadakilerin sabırsızlığına aldırmadan duran bir arabanın içindeki meçhul sürücünün bakışında, benzincide camları silen adamın elindeki silgeçin otomobil camında kayarkenki telaşsız dikkatinde, dolmuştaki kadınının çantasından para çıkarırkenki hışırtılı zarafetinde, denizden çıkıp güneşin altına uzanınca, serinlik sıcağa yenillirken beliren unutkanlıkta, içeriği kayıp bir hatıranın fark ettirmeden gönderdiği tebessümün hafızasında…
Zamanın boş bulunduğu anlarda, ipucu bırakır mısın bana saklandığın yerden ?
- ...........

- Duyamadım?..
( Sağır olmayan Sultan'a selamlar.)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Çekilmemiş Filmler-im-den Notlar / 18

İç / Gece / Belirsiz bir mekan
_________________________________________
Taksi şöförü elinde yakılmamış bir sigara tutuyordu. ‘tiryakiyim.’ dedi. ‘öyleyse neden yakmıyorsunuz sigaranızı?’ diye sordum. ‘Yakarsam biter’ dedi.”
Yakarsa biter. Yakmazsa, zevki hayalinde saklı, büyümeye devam eder. Tiryakisi olduğu tat onu tüketirken, alabileceğinden kat be kat, derinleşip budaklanır. Peki ya tam o sırada, bitmesin diye tutuşturmaya kıyamadığı tek ve son sigara, bir rüzgar eser de parmaklarının arasından uçarsa? O zaman ne olur tiryakiye acaba?
Bir ilişki ne zaman tükenir? Son sigaranın neresine geldiğimizi biliriz ama, sarmallar halinde ilerleyen şu hayatta, bir ilişkinin neresine geldiğimizi nasıl tayin ederiz? Gemiyi kurtarmakla canımızı kurtarmak arasındaki geri dönüşsüz sınırdan nasıl geçeriz? Sigarasını yakmaya kıyamayan tiryaki nasıl kaldırıma çömelip izmarit aramaya başlar? İstatistikler yüzde elli şans veriyormuş, bu durumda ömür miâd olarak geçerli bir süre midir? Ne feci bir oran, oran bile değil, trenin durmadığı, kimsenin inmediği ama gene de toplamı sayıya bölünce beliren farazi kasaba olmalı burası. yoksa, bir tarafa düşmeden durulabilir mi yüzde elli ’de, pür dikkat hiç kımıldamasan bile?
Bunlar, cevaplarını bilmediğim sorular. Kötü bir kaptan, iyi bir tiryakiyim. Sigara içmiyorum ama; annem “bu siyah paltonu artık atalım” deyip duruyor. Üstünde yanık izleri var da...

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Çekilmemiş Filmler-im-den Notlar / 17

İç / Gece / Belirsiz bir mekan / Adam ve Kadın
_______________________________________

-sen neden siyah eldiven taktın?
-sana daha iyi dokunabilmek için.
-kötüsün.
-saçmalama! bizde böyle kavramlar yoktur ki.
-öyleyse fotoğrafımız çekildikten sonra gitme. kal.
-kalamam.
-kal.
-şşş kilitlemesene dudaklarını!
-kötüsün.
-kötü olmadığımı kanıtlamak için sana böyle yapışık kalmam mı lâzım?
-benden ayrılmak isteyerek kötü olduğunu kanıtlıyorsun. hep aynı şey, ben kalıyorum sen gidiyorsun.
-ben öpüşmeyi senden daha çok seviyorum da ondan.
-nerden biliyorsun?
-çünkü sen benden başkasıyla öpüşmüyorsun.
-iyi olduğum için.
-saçmalama! biz aynı kişiyiz.
-nerden biliyorsun..?

13 Ağustos 2009 Perşembe

Çekilmemiş Filmler-im-den Notlar / 16

Gece / İç / Pencere Önü / Adam defterine yazar
_______________________________________________

Derin bir nefes versem. Öyle derin bir nefes olsa ki bu, nefesimle birlikte, vücudumda ve zihnimde birikip de tartar yapan bütün tortular da müthiş bir kuvvetle dışarı püskürse. Ardından bir varoluş anoreksisine yakalansam sessizce. Zihinsel, fiziksel, duygusal iştahım kesilse; incelsem, derim kemiklerime yaklaşsa iyice. Sonra herkes beni uyur zannederken, ayık ve aç dursam. Kendine ait bir odası, kendine ait bir zamanı olmayan. Artık soracak kimse de kalmadı. Kime sormalıyım?. Sabaha karşı göz kırpmadan bimem ne tv'de bilmem ne transı seyrediyorsam, ya da bilmem nenin aryalarını dinliyorsam sessizce, karar vermem gerektiği içindir. Büyüyor gözbebeklerim artık.
Karar vermek için...Evet ama ne hakkında hiç bilmiyorum ki.

Eli titremeden karar verebilecek insan arzusuyla kaptım silgiyi. Elim titremeden, bu defa bilanço benim defterde… Fol yok, yumurta var ( mı ) ?.

9 Ağustos 2009 Pazar

Çekilmemiş Filmler-im-den Notlar / 15

İç / Gece / Pencere önü / Adam defterine yazar
______________________________________
Ümidi kestim. Yırtılmış yerden nasıl kayar makas, öyle, kolayca. Bunu daha önce hiç denememiştim. Çünkü görev dağılımı eşitti: başlatmak daima senin, bitirmek benim işimdi. Tutunduğum elin arkasında bir vücut olup olmadığını kontrol etmek aklıma gelmemişti. Yollarını burunlarıyla bulan hayvanlar gibi, başımı ensendeki yerine - koklaya koklaya - koyduğum hayalini bozan gerçekleşmemesi değilmiş ki. Gerçekleşmesi ümidiymiş hırpalayıcı olan. Ümit bitti, hayal kalıcı her zaman.
Herkese tavsiye ederim; 'ümidi keserek' dikiliyor güzel elbiseler. Ümidi kesmekle önleniyor israf. Agresif bir yan yok bunda. Açık bırakılan kapı, kapalısından çok daha tedirginlik verici. Hırdavatçı' dan aldığım kapı desteğini kaldırdım. Pat diye çarparken içim hoplamayacak, hatta belki fark etmem bile, burnumla buluyorum yolumu. Geride kalanları yoklamanın bir değeri yok. Hepsini sana bıraktım, zaman nasılsa çarelerine bakar.
Ümit biraz zavallı bir hismiş, amip(!)imsi. Muhtaç olmayı sevmem. Artık kendim dahil kimsenin mutluluğundan sorumlu değilim.
Kalp temizliği, sonbaharı sevmeye başlamakla aynı şey.

Yasak arzu doğururmuş. Ben dönene kadar da sana burası yasak olsun. Mesafe dediğin nedir? Hiçkimse arzudan hızlı koşamaz, daha uzağa gidemez nasılsa...Öyle değil mi?. Cevabı belli ama, yine de sordum.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Başlıksız

Gidene kal demeyeceksin…
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
Yoksa, değersiz olan hep sen olursun…
Düşün…Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır seni izin vermezsen?
Kim sever seni,sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar,sende biter..
Yeter ki yürekli ol; tükenme, tüketme,tükettirme içindeki yaşama sevgini…
Ya çare sizsiniz, ya da çaresizsiniz.
Öyle bir hayat yaşadım ki;cenneti de gördüm, cehennemi de..
Öyle bir aşk yaşadım ki; tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de..
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum
Oynadım…Öyle bir rol vermişler ki okudum,okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum, hem kızdım hem güldüm halime..
Sonra dedim ki söz ver kendine; denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı biliyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman, hep acele etmem bundan anladım.

Nietszche amcam ellerinden hasretle öperim.