6 Aralık 2009 Pazar

Başlıksız

Penceremi alır yanımda götürürüm, gözümdür pencere, gözümdedir. Giderken onu çoğaltıp döneceğimi zaten bilirim. Penceremden görüyorum; pencereler sıralanıyor. Onlardan birini seçmişim, benimki onunkiyle örtüşecek birazdan. Pencerede mi hareket, hareket eden pencere mi ?. Soru sorunun içinden geçerken yanıt yanıtı itiyor, itecek. Pencere var pencereden içeri. Yol yolunu arıyor, yitiriyor göz işin içinde. Ordaki klavuz kaptan olsaydım,diyor yolcu. Bir yolcum olsaydı. Gökyüzü için ayna, yer yüzü için ayna. Yüzün eriyor camda. Pencerem yorgun.. Buraya gelmiştim daha önce. İz, izlerim, aslında herşey belirsiz. Yola çıktığında, diyor yolcu, kendimdeki yitik derinliği yaklaşır, ona dokunurum. Derinlik beni baş kaderinliklerle yüzleştirir, pencerem açılır, uçsuz bucaksız ürperirim. Birden o an, her şey hız alır; imgelem, vs. bellek makaraları, anlarım ki fırtına esnasında bir gölüm ben – diyor yolcu.

1 yorum: