22 Ekim 2012 Pazartesi

a v u r t



Cihangir. Akşam. Eski ve virane bir apartmanın bodrum katı.Çivit renginde boyalı bir koridor. Çok gürültüyle çalışan otomat. Kanarya sesli bir zil. Kapıyı lacivert çubuklu pijamaları ve terlikleriyle O açıyor. Ağzında bitmekte olan sigara. 
Sararmış ve avurtları çökmüş ve kalın çerçeveli gözlükleriyle hastalıklı bir yüz. Saçlar uzun, kirli sakallı. Bizimkilerin ellerinde şarküteriden aldıkları meze ve yiyecek poşetleri.Kapı önünde uzun gölgeler. O' nun ayaklarının dibinde, onun gibi bakımsız bir kedi. Gelenlerden (Savaş) ın arkasındaki şöhreti farketmiyor önce...
Farkedince; şaşkın, mahcup, sevinçli, telaşlı ve hatta gururlu. Unutulan bir yazarın yıllar sonra hatırlanması kalın camlı gözlüklerinin arkasında farkediliyor. Sarılmalar, öpüşmeler falan..Bizimki ne yapacağını bilemiyor, alışkın da değil. Savaş olaya el koyuyor. Getirdikleri hazır yiyecekleri de masaya yerleştiriyor. Bizimki, sadece rakı bardakları ve kültablasını servis etmeye antrenmanlı, bir de suyu. Hal hatır faslına geçiliyor, özellikle müzmin hastalığı..
Hadi diyor şöhretli kişi bizimkine doğru özellikle yiyecekleri de göstererek; 
- Hocam şerefine ve özellikle de sağlığına. Yiyelim, özellikle sen çok ye.
Bizimki kadehini kadırıyor, dudağında bitmekte olan sigarası, zengin sofrayı işaret edercesine;
- Şerefe hocam, şerefinize. Eee böyle iç, hergün iç (!)
Kahkahalar patlarken, kamera kütüphanedeki binlerce kitaba doğru yöneliyor...
( O, artık yaşamıyor)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder