24 Kasım 2010 Çarşamba

t. h. v.

40x40 karton üzerine akrilik 2010 s.t.


...köhne, küflü, dumanlı, gürültülü kahveye girer, ortak noktaları fluluk ve amaçsızlık olan adamlar arasında gereksiz yerimi alırım.Taş şakırtıları bardak şıngırtıları bağırış çağırışa aldırış etmeden önemle dikkatle arada yükselen ses ve heyecanla tekrarlarım “top havadayken vuracaksın” “top havadayken vuracaksın” “”top havadayken vuracaksın” kahveye ilk defa gitmişsem birkaçı homurdanır, sonra unuturlar. Onlar tespih çeker ben tekrar ederim tophavadaykenvuracaksın-tophavadaykenvuracaksın-tophavadaykenvur çaylar gelir ben ağzıma sürmem, kaşıkları eğridir, şekerleri ıslanmış, bardakları çatlak, onlar höpürdetir ben hesabı öderim top havadayken mideleri çay ve sigarayla kaynar beni YANIK diye çağırırlar. Cevap vermem. Buraya kadın girmez. Bu adamlardan biri beni anlasa. Anlamazlar. Top havadayken vursalar zaten hiçbirisi burda olmaz. “YANIK üzülme” der gülerler hırıltıyla ahmaklar. Bir tanesi sırtımı sıvayarak “oluyor be abi böyle şeyler” diye söylenir.

Ben dikkatimi dağıtmam bunlar boş laflar. Kapıyı açtım mı soğuk dumansız karanlık hava çarpar. Söyleyeceğimi söylemeye devam eder yoluma bakarım. Aklımdan geçen kafamı oraya buraya çarpıp durmaktır, kanlı yumruğumla bütün camları vitrinleri parçalamaktır. Ellerimi cebime saklarım. 35′ liğimi alır koltuğumun altına sıkıştırır yerde duran yüzlerce binlerce havadayken vurulmamış topun ıstırabıyla yalpalarım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder