f: zuboff
Arzu; gerçeklikte bir yara ve nasıl arzu edeceğimizi fena halde öğrendik (ya) filmlerden...
Şimdi ne olacak dersin?
Şimdi sus lütfen (sessiz filmlerdeki gibi).
(...)
fotograf: umayumay
Eskiden hepsi başkaydı. Sadece kendimizden ibarettik, sadece bulunduğumuz yerdeydik. Paralel evrenlerin olmadığı; yekzamanlı, yekkimlikli, yekmeşgaleli, yekaşklı bir zamandan bahsediyorum... Şimdi kaypak bir çağdayız, bu yüzden elediğim una, astığım eleğe bakıp ekmek yapma makinesinin düğmesine basıyorum.
Gönüllü gittim içmeye, belki de bir yudum tatmaya…Ya kadehler dolusu içecektim, ya da sağlam tek bir yudum. İçtim. Bilemedim. Kadehler dolusu muydu, tek bir yudum mu yoksa. Dönüyordum. Tek bildiğim, içtiğimdi. Tadı damağımı sarmış, dilimi okşuyordu. Oradan bir yol bulup hipofiz bezime ulaştı sanki tat. Ve patladı. Bir uçuşun inişi gibi... Bunu önceden bilemezdim ki? Döndüm.
fotograf: umayumay
İkimiz de ümitsizce gülümsedik. Bunun bir ayrılık olduğunu biliyordum, sessiz bir elveda; ve omuzunun üzerinden holdeki kırılmış dev aynaya ilişti gözüm. Aynada çatık kaşlı, kötü ifadeli onlarca bakışın kırık bir portresi. Bir otoportre daha doğrusu. Ben yapmıştım. Onu tanımadığım günlerdeki yalnız ve öfkeli bir ressam olarak ben. İşte sadece bunun için ona sunduğum koleksiyonumdan bu resmi seçmiş...ti. İstediğini alabileceğini söyleyip hemen bütün yapıtlarımı sergilemiştim ilk geldiğinde. Saatlerce, sabırla izlemişti; bildiği, emin olduğu bir şeyi bekliyor gibiydi. Çatık kaşlı otoportremi görünce, işte bu, demişti. Bunu istiyorum. Neden, diye sormuştum. Çünkü; demişti, sadece bu resimde kötülük var... Ümitsizce gülümsemiştim.
fotograf: genre
fotograf: umayumay