7 Mayıs 2010 Cuma

D i p

Şöyle oldu:

İnsan birbirini tanıyabilir mi? İnsan kendini tanıyabilir mi?.. tanıyamaz. Bir akis meydana getirir ve onu benimseriz. Yalnızlığın ve ölümün kusursuzluğu bundan, kurumuş kuyular bu yüzden var. Bu yüzden hep birilerini ve bir şeyleri kaybediyoruz. Pek azımız, akislerimizden kaçıp kaybettiklerimizi düşünmek, 1 numarayı aramak için kuyunun dibine iniyoruz. Karanlıkta biri ip merdiveni çekiyor, gece yıldızlar kuyuya doluşuyor ve insan burda kendini hiç göremiyor. Bu iyi. Ellerinle; gözlerini, burnunu, dudaklarını, kulaklarını, ayaklarını, ellerini yokluyorsun varlığından emin olmak için. Sonra biri kuyunun kapağını kapatıyor, zifiri karanlıkta, tam sessizlikte, dar ve derin kuyuda sadece 1 numara var. dışarıda, onun yokluğunu kim fark ediyor?
Kaybolanların olduğu yerde sabırdan başka şey işe yaramaz. İşin kötüsü, kaybolanlar ne kaybolduklarının bilincindeler, ne de birbirlerini tanıyorlar. Tek ortak noktaları 1 numara, ama bunu da bilmiyorlar ki... kuyunun dibinde gözlerimi açmamla kapamam arasında hiç fark yok. Kocaman olmalı gözbebeklerim şimdi, hiç küçülmüyor olmalılar. Bu karanlık benim için iyi, söyledim ya sana, dışarda bir şey görebildiğim yoktu benim.
Burdan sana söyleyebileceğim bir şey varsa, o da bu dar ve derin kuyuda hiçbirşeyin olmadığı. Kapağı kenarından kaldırıyorsun. korkunç bir ışıkla körleşiyorum. “orda mısın?” diye bağırıyorsun. Hemen gözlerimi kapıyorum... kuyunun duvarında biriken çiğ taneleriyle dilimi ıslatıyorum (dedi).
Ben de:
İnsan sadece y o k l u k l a terbiye oluyor ( dedim ).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder