1 Mayıs 2009 Cuma

Çekilmemiş Filmler-im-den Notlar / 7

İki pilot kılavuz’dan biri döndü az önce, şimdi de diğeri gidiyor yine. Selam vermekten bıkmadılar mı bana, yoksa ben mi onlara?.Bir selam da Ceneviz’lilere. Koyu, kara bir leke tam karşımda. Soğuk, gizemli ama bir o kadar da ihtişamlı. Nedir beni o kadar kendine bağlayan. Oysa dibine kadar sokulmuşken neden hiç çekmedi beni içine. Ama, buradan bakınca başka. Suskun o da, Aylin gibi.

Zeki Müren söylüyor:
-….bu, böyle yaşamak mı?.
Sesi biraz açsana Derviş.

Lacivert boyaları dökülmek, menteşeleri de pastan çürüyüp kopmak üzere kabinlerin. Ne de güzel söyleniyor.” Kabin ”. Tabi ki gavurca, ama o da yerleşmiş dilimize, bizden biri olmuş.Hem de plaj’la birlikte söylenince katmerli oluyor hani.Tam karşımda.Her oturduğumda, hep 6’ yı, 7’ yi, 8' i ve sonrakileri görüyorum.Bilerek mi oturuyorum hep aynı yere. Geri kalanlar nerde. Tesadüf mü?.
Aylin bilir mi acaba?.

Yine Zeki bey eşlik ediyor;
- …sözlerin doğuyor gecelerime…

- Ye.
- Yemez.
- İç.
- İçmez.

Sıkı, sıkıya kavradığı şu kırmızı kitabı da bırakmadı elinden.

Bu kaçıncı geçen şilep? Ben artık saymayı bıraktım. Bana ne, kendileri saysınlar kendilerini.
Grileşti gökyüzü, hüzün mü çöktü ona da, Zeki’yi dinledi desem olmaz. Çünkü pencereler sıkı, sıkıya kapalı.Ne kadar çabalasa da sesi gitmez. Ya benim ki?
Neyse.. Neden Kavak demişler ki buraya, hadi Rumeli’yi anladık. Gelene kadar bir tane kavak görmedim.
Cankurtaranı olmayan, cankurtaran kulesi, bir ayağı yan yatmış. Hiç cankurtarmış mıdır acaba?. Cankurtaranı bulup sormalı. Bayrak solgun ve yorgun. Rüzgar ona o rüzgara inat çarpışıp duruyorlar. Hangisi kazanır? Aylin’e sormalı.

-…..ah bu yangın beni öldürüyor yavaş, yavaş..

Hatırlatman şart mı Zeki bey ?. Sahi, sana da Zeki demek içimden gelmedi doğrusu. Oysa saatlerdir ne güzel eşlik ediyorsun, ama senli benli olmazmış gibi. Zeki bey! Zeki bey ! ; evet bu daha resmi ve saygınmış gibi geliyor. Yoksa bir mesafe mi, neyse kalender adamdır kendisi, anlamıştır beni.

Yine elinde kırmızı kitabı. O, kitabı bırakmaz, kitap da onu. Oysa bıraksa kendini rüzgara…Belki bayrağı görünce vazgeçti. Baksana bayrağın haline, Güneş soldurmuş, rüzgarlar parçalamış uçlarını.

- …sorma ne haldeyim,
- sorma utanırım,
- sorma; nöbetlerdeyim zaman, zaman.
Plaj kabinlerinin kırmızı numaraları okunmaz oldu.

A.İlhan usta ne de güzel söylemiş:
Meyhaneler dağılmış, sarhoşlar mağlup.

O kırmızı kitabı sıkı sıkıya tutadursun. Bir yolluk istemenin tam zamanı. Hatta zamanı geldi de geçiyor.
- Ne dersin Derviş?. Ama, yolumuz uzun ona göre doldur kadehi.
Dönüyorum artık. İçimde; deniz dalgası ve kum fırtınası...
Çağırsam gelir - mi?

S.T.
17.Nisan.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder