7 Haziran 2009 Pazar

Başlıksız

YA… Sana bu şehri yasaklıyorum; sokaklarda dolaşmak yok bundan böyle. Vitrinlerde aksini görme, göz göze gelemediğin insanların ya da evlerin pencerelerinde arama mutluluğu, YOK ! Çünkü en son buluştuğumuzda kırılan sadece kalbim değildi; önce çatlayıp ardından ve fakat kış boyu bekleyip de bu kaldırımdan, belki bir ümit, belki tekrar geçmeni bekleyip, ama mutlaka, EVET, bilip geçeceğini ve işte sonunda, ohh, görkemli şu pencere, bu cam, boyası dökülmüş pervazlar, duvar, artık gereksiz olan çıplak sıva… Hepsi de kırıldılar, döküldüler gururla, ahh, aşağımdaki kaldırım şahit. Geçenler ayak tabanlarıyla çiğnediler, kanlarıyla karıp yaydılar, sürüklediler, ezdiler… Dağılan bu kir pas değil, bu balçık, bil ki yitik ruhum! Kaldırımları boyunca şehrin ve hatta caddelerden, sokaklardan karşıya geçip aktı, döküldü kanalizasyonlarına, bulaştı güzel sancım. Eyy sen, sana bu şehrin tüm canları… SAK !

1 yorum: