4 Haziran 2009 Perşembe

Bu gökkuşağı bile betondan, kent - ki çoğu zaman tenha - ve yüreğimdeki çiçekleri umursamazsızın beni çiğneyen arabalar, yollar ve bu kalabalık. Öylesine yaşamak mesaisinde hep ve her görüşümde yollarda mutlu yüreğimi ürküten, içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel oyuncağını: düşlerimi inciten, ağızlar dolusu ve en büyük harflerle kural diye bağıran o malum uyarı:
' köprüden önce son çıkış '.
Görülesi değil midir ötesi köprünün..Ya bir kalp atımı kadar yaklaşacaksam aradığım her ne 'ise’ ye..
Ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse düş bahçemin ekinine. Yarını bilmemekteki o gizemli cazibe değilse, tüm acıları ve acımasızlığına rağmen ‘ yaşamak güzel ’ dedirten. Söylesene nedir?Ya köprünün sonundaki geceyse çaresi fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği küskünlüğümün. ‘Köprüden önce son çıkış ’yaşamakla örselenmiş tüm yüreklerin saklı ve sinsi kaygıları…kabusları, yani sevmek korkaklığı. Düşlerime senaryo yazmaktan ürken, hayata ve onu yaşamaya erkenden kırık not vermiş, aşkın mutluluğun - delinin kuyuya attığı taşların - tek ve doğru bir açıklaması olduğuna inanmış yüreklerin kuralları…yasakları…‘ d o ğ r u ‘ l a r ı . . .

Doğru nedir anlatsana! Nasıl yaşar, neyle beslenir ? Bencil mi, yoksa sevecen midir ? Gözleri var mıdır mesela ve varsa bile seninkiler kadar güzel midir ?

Artık çok geç; k ö p r ü d e y i m. Arıyorsam yanıtları, soruyorsam ve sorguluyorsam ve bir anlam olmalı diyorsam her çarpışında yüreğimin…

Yaşamak zor bir oyun. Sen, şarkılar söylemeye devam ettiğim, benimlesin biliyorum.

Düş tarlamın, kuralsız, yasaksız, doğrusuz bahçemin ekini n e r d e s i n ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder