11 Ekim 2010 Pazartesi

f o l

70x70 tuval üzerine akrilik 200 s.t.

...bilinmeyen bir yolculuktan yeni dönmüş bir yolcudan arda kalmış ne varsa oyum işte beden boş bir kılıf davranışlarım edinilmiş alışkanlıklarıma çok yakın olsa da var olan yabancılık tarafımdan bile hissedilemeyecek kadar gri bu da bir bilgi artığı sadece bir tahmin sonuçta bu beden benim olsa gerek diyebiliyorum bir tek bu nefes parmak uçlarım yola çıkma fikrinden kaçtıkça önümde beliren olasılık hesaplarını anlamsız kılacak olanakların ve tekliflerin ve fırtanalı bir havada retinanızın zorlukla algılayabildiği reddi imkansız çalkantılı ıssızlığının ortasında dikilen direnen son denizfenerinin o tek çakımlık yön göstermesinden geride kalan geçici körlüğüme sepep biraz da bu yüzden beni sarhoş eden gittikçe küçülürken şekil de değiştiren ışık patlaması hâlâ belleğimde bir yanıp bir sönerken kamaşan ufkumun gizleyemediği tek hedef halindeki kara parçası ufkta er ya da geç belirecekti bu bilgiye de sahiptim karaya vardığımda o deniz fenerinin teatral yıkıntısıyla karşılaşacaktım belki de ayışığı vuracaktı üzerime ve gölgemle tanışacaktım ilk kez orada uzanmak ve hiç açmamak göz kapaklarımı denizin tuzu taşların arasından eserken ıslık çalan rüzgâr adına gece dediğimiz yapış yapış bu vaktin kadim adı karanlık orada uzanmak ve beklemek kabul görmenin göz yaşartan iyiliği mutluluktan uzak huzursuzluğa yakın orada uzanmak bir şiire konu olmak romanlarda hiç geçmemiş bir kapanış cümlesinin özlemiyle başlangıcı unutmak orada uzanmak bir yolculuk orada uzanan eski bir yolcu sıfatım ne olacak orada uzanmış kalırsam eğer edimsiz gözlerim hâlâ kapalı ben eski bir yolcu ardımdaki yolun yok ettiği yok olan ben varlığım deniz fenerinin geleceğiyle ilintili varlığım son kez çaktıktan sonra sönen eskiyen ve hatta intihar eden bu deniz fenerinin izini sürebilmemin tek sebebi bunu, doğmamdan belki de ana rahmime düşmemden az önce bana fısıldamışlar gibi biliyorum tedirgin bir uykunun titrettiği göz kapaklarım dalgın adımlarımın buluştuğu engebeler kalp atışlarını duyabiliyorum ben bu taşların gecenin nemiyle üşüyor ruhum kanıyorum bir yıldızın kaydığını görüyorum açtığımda göz kapaklarımı ve ona bakıyorum ilk içimden bir şarkı mırıldanıyorum belki duyar diye gecenin bekçisi karanlığın sevgilisi kendime söylemeye çekiniyorum hatta utanıyorum ama içimin istediği işte bu diyorum unutmaya hazırım erguvanların açtığı mevsimi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder