2 Ekim 2011 Pazar

l u l i b e r i n

fotograf: umayumay

Psikiyatri Kliniği / Gündüz / İç / 1989 no'lu oda
--------------------------------------------------------------
Ağaçların durağan devinimi; pınarların huzursuz dinginliği; bitki özlerinin mahrem ritminin tanımlanamaz soluğu; bütünüyle tinsel bir anlaşmayla, çok uzak, ama ruha çok yakın kedere, gökyüzünün derinliklerindeki sessizliğe, onların içlerinden geliyormuş ve elini uzatmak istiyormuş gibi görünen şeylerin yavaş gecikmişliği; yaprakların, yalnızlığı düşlemenin damlacıklarının, uyumlu, beyhude dökülüşlerinde bütün kırlık gözlerimizi doldurmaya geliyor ve ötekinin anısı gibi içimizde kadere dönüşüyor -bütün bunlar, belli belirsiz bizi bağlayan gevşek bir kemer.

Orada geçmesini bilmeyen bir zaman içinde yaşadık, ölçülebilme olasılığı olmayan bir uzamda. Zaman'ın dışında bir geçitte, uzamdaki gerçeklik tarzlarını yadsıyan bir esnemede...Kaç saat, sıkıntımın beyhude esşlikçisi, mutlu huzursuzluğun kaç saati kendilerininin taklidini sundu bize...Ruhun küllerinin saatleri, uzamsal özlem günleri, dış manzaranın iç yüzyılları..Ve hiçbir zaman kendimize kütüphanelerde sesli kokuların orkestralarında yinenenleri sormadık...Yeşil şehvetleri, çağrıldıkları yola gölge ve dinginlik getiren ağaçlar..Adı, sanki onların etlerini dişlemiş gibi olan meyveler...Bir zamanlar mutlu olanlardan geriye kalan gölgeler...Yanıbaşınızda esneyen kırlığın en içten gülümseyişi olan açıklıklar, bütünüyle açık olan açıklıklar...Ah çok renkli saatler...An-çiçekleri, dakika-ağaçları, ah uzayda sabitleşmiş zaman...!
.......
Uyanıyorum. Yüzüm gözyaşlarıyla ıslanmış. Yanaklarımdan aşağıya, dudaklarıma kadar akmışlar ve ilk hissettiğim şey tuzun tadı olmuş; o tuz ki, otuz dakika önce yoktu.

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder