4 Kasım 2011 Cuma

t r i p o d



Buluşacaklar. Bir türlü gelmiyor, gelemiyor. Mesaj gönderiyor “ hadi artık !” diye. Cevap yok. Masada iki dilim peynir, birkaç yaprak roka ve rakı var. Rakıdan birkaç yudum alıyor, peynirden de bir parça. İki dilim peynirden birini o'na bırakıyor. Ama tabaktaki duruşunu beğenmiyor. Çatal, bıçağıyla düzeltmeye çalışırken üçgen kesilmiş peynir diliminin ucu kırılıyor ve dilimden ayrılıyor. Canı sıkılıyor adamın. Yese olmaz, yemese ayrık duruyor tabakta, ayrıca o parça heyecanla beklediğinin. Bir süre bakınıyor tabağa, peynire, kopan parçaya… Karton ya da kağıt olsa yapıştıracak özenle ilk halini alması için, ama yok!. O bir beyaz peynir dilimi. Sert ve yağlı, hatta orta sert, gözenekleri büyük. Ama kopan ve ayrık duran o parça bütün resmi bozuyor tabakta. Alıyor eline çatal ve bıçağı; bir heykeltıraş estetiği, bir plastik ve rekonstrüktif cerrah ciddiyetiyle, (yan masadan sarkan meraklı bir çift göze aldırmadan) kopan peynir parçasını tamlıyor küçük parçayı ana parçaya. Roka yapraklarına hiç dokunmuyor bile. Üzerine de birkaç küçük rötüş atıyor bıçağın yan yüzeyiyle, hünerli parmaklarını kullanarak. Peynir dilimi ilk kesilmiş görünümünü alıyor. Bir önceki halini ondan başkasının farketmesi olanaksız. Peki 'o' anlayacak mı peynir diliminin koptuğunu, onu tekrar üçgen haline getirmek için adamın sabırla çaba gösterdiğini? Anlaması da gerekmez ya?

Merak edilen aslında şu; adam tabaktaki peynirin hangi parçası?.

- Üçgen dilimin büyük parçası mı?

- Kopan küçük parçası mı?

- Parçalanmadan önceki bütün üçgen parçası mı?

- Parçalandıktan sonra, önceki haline getirdiği şimdiki peynir parçası mı?

Kimbilir?..

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder