15 Haziran 2010 Salı

n ö r o n

Hangi aleti denediysem nafile olmadı, olmuyor işte. Bir türlü hatırlayamıyorum. İlk ben mi istemiştim baştan çıkarılmayı, yoksa o mu istemişti baştan çıkarılmama izin vermemi? İzin vermiştim çünkü istemiştim beni baştan çıkarmasını. Demek ki sormamız gereken soru bu değil. Olmuyorsa da olacak. Yarayacak. Uyacak. Bir alet bulunacak tutup çıkarmaya belleğimden bu toplu iğne başı büyüklüğünde detayı. Ucu da bir o kadar sivri olmalı batıp durduğuna göre şu nöron yumağına arsızca ve ısrarla, bu çelik misali beter anıyı. Peki ama neden? Beni tedirgin eden bir şeyin olmaması lazımken-ki bu kuşku, bu duman . Bir türlü gerekli çekici bulup gömemiyorum şu kahrolası iğneyi daha derinlere vurup vurup vurup da tepesine. Ne de olsa uygun bir alet de üretilmeyecek uzun bir süre. Belki de hiç. Kim bilir bu kimlerin işine gelmekliğin bedeli olacak? Bırakalım da çelik misali beter anılar kendi mikrobuyla ölüp çürüsün–hazmedilen anılar da bok misali kuburu boylar elbet. Kalan sağlar bizimdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder